2008'den bu yana kapitalizmin krizinin açığa çıktığı bir atmosferde yaşıyoruz, ardı ardına pek çok toplumsal kalkışma gerçekleşiyor: Arap Baharı, İspanya'daki Öfkeliler, Wall Street İşgali, Brezilya'daki hareket, Yunanistan'da arka arkaya gelen genel grevler, Ukrayna, Latin Amerika deneyimleri, Gezi Parkı gibi hareketler içinde reform mu, devrim mi tartışması çoğu zaman bu şekilde ifade edilmese de alttan alta devam ediyor. Daha doğrusu bu hareketlere ilişkin politik konumlanışların çoğu aslında bu soruya verilen cevap üzerinden şekilleniyor. Sadece sokağa çıkma anları değil, bu hareketlerin akacakları politik kanalı yaratmak isteyenler açısından da bu soru temel bir tartışma olarak karşımıza çıkıyor. Çeşitli ülkelerde kurulan yeni sol partiler hem kendi içlerinde, hem de dışlarında kalan solla çeşitli yönleriyle bu sorunu tartışıyorlar.
Reformlar için verilen mücadele sosyalizm açısından yeterli değildir ancak reform mücadelesi olmadan sosyalizm için verilen bir mücadeleden bahsetmek de mümkün değildir. İşçi sınıfı reformlar için mücadele ederken başka bir dünyanın nüvelerini inşa etmeye başlar. Ancak sınıfın mücadelesi kapitalizmin kendisiyle bir hesaplaşmaya dönüşmediği, kapitalist devlet mekanizmasını dağıtmaya yönelmediği sürece elde edilen kazanımlar her zaman kaybedilebilir.
DSİP'te örgütlü kadrolar uzun bir zamandır antikapitalist mücadele içinde yer alıyorlar. Bu dosyada antikapitalizm üzerine yazılarımızı bulacaksınız.