Bir haftadır cumhuriyetin ilanının hangi kapsamda kutlanacağıyla ilgili gergin bir biçimde süren tartışma, Ankara’daki yürüyüşçülere polisin gaz bombası atmasıyla zirveye ulaştı.
"Kim, hangi çelengi hangi yönetmeliğe göre nereye bırakabilir?" gibi tartışmalar, devletin her alanda müdahale etme yönündeki baskıcı tutumunun ulaştığı boyutu gösteriyor.
Hükümet stadyumlarda bayram gösterileri düzenler, askeri törenler yaparken; Cumhurbaşkanı askerleri Çankaya’da ağırlar, devlet zirvesinde protokollerle kutlamalar yapılırken ve bu kutlamalarda da militarist bir zihniyet açığa çıkarken, sokakta insanların yürüyüşlerle, gösterilerle istediği bayramı istediği gibi kutlamasının engellenmesi tam bir iki yüzlülüktür.
Ankara’da Anıtkabir’e yürümek isteyenlerin liderliğini yakından tanıyoruz. Kürt sorununda savaştan yana, azınlıklara karşı nefret söylemini yaygınlaştıran ve darbeleri savunanlar bunlar. DSİP'in bu kutlamaları yapanlarla en ufak bir ideolojik yakınlığı olmadığı, Cumhuriyet'in kuruluşunu kutlamak gibi rejim savunuculuğu yapanlara en uzak mesafede olduğu açıktır.
Fakat, stadyumlarda devlet ve hükümet tarafından düzenlenen törenlerle, sokakta çeşitli kurumlar tarafından düzenlenmek istenen törenler arasında, siyasi içerik açısından büyük bir fark yok. Kemalizmin mührünün eski sahipleri, mührü yeniden ele almak istiyor. AKP ise “mühür benim elimde ve benim belirlediğim kurallar dışında kimse kutlama yapamaz” diyor. Valilik hükümetin istediği hamleyi yapıyor, polis sokakta yürüyüş yapanlara gaz bombası atıyor.
Hocalı anması diye başlayan ve yakın tarihin en vahim ırkçı gösterilerinden birisi hâlini alan mitinge İçişleri Bakanı düzeyinde katılan hükümet, elini sokaktan çekmek, insanlara kutlama günlerini nasıl kutlayacakları hakkında genelgeler yayınlamaktan vazgeçmek zorunda!
Hangi siyasi parti, dernek ya da siyasi oluşum tarafından planlanırsa planlansın, toplantı ve gösteri özgürlüğü baskıyla ayaklar altına alınamaz.
DSİP Eşsözcüsü Şenol Karakaş
29.10.2012
