Paketi yorumlamadan önce, neden böyle bir paketin oluştuğunu tartışmak lazım. Durup dururken ortaya çıkmadı paket. Aslında 40 yıllık bir geçmişi var.
1980'lerde Kürt halkı, kimliğinin tanınması için ayağa kalktı. 40 yılda, çoğu Kürt onbinlerce insan hayatını kaybetti. Milyonlarca insan sürgün edildi. Köyler boşaltıldı, hapishaneler dolduruldu, ormanlar yakıldı. Türkiye bütçesi içinde savaş masraflarının payı giderek büyüdü.
40 yıllık savaşın sonunda bu isyanın bastırılmasının zor olduğu görüldü. Bir gerilla ölüyor, iki kişi dağa çıkıyordu. Genelkurmay başkanı, önde gelen generaller, politik önderler, patronlar, TÜSİAD, hep birlikte Kürt sorununun savaşarak çözülemeyeceğini sonunda kabul ettiler.
Sonunda açılım ve barış sürecine gelindi. İşte demokrasi paketi, öncelikle bu açılım ve çözüm sürecinin bir parçası olarak gündeme geldi.
Öcalan/KCK/BDP ile hükümet/devlet/Türk egemen sınıfları arasındaki görüşmelerin bir aşamasında, Öcalan'ın çağrısı ile PKK silahlı güçlerini sınır dışına çıkarmaya başladı. Bu aşama büyük ölçüde gerçekleşti ve silahlar sustu.
PKK'nin bu adımına karşı, Türk devleti ve hükümeti de adım atmak zorundaydı. Bu adım "demokratikleşme paketi" idi.
Ne var ki, Başbakan'ın açıkladığı paketin 19 maddesinin sadece 6 tanesi konuya ilişkindi; geri kalan maddeler 40 yıl önce başlayan savaşın talepleri değil. Kürt sorununu ilgilendiren 6 madde ise doğrusu incir çekirdeğini dolduramaz.
Paketin önerileri içinde olumsuz bir tek madde var. Gösteri yürüyüşleri kanunundaki değişiklik ile önceden izin almadan gösteri yapma hakkı ortadan kalkıyor ve "mülki amirin nihai kararı" geliyor. Bu madde dışındaki diğer maddeler olumludur. Olumludur ama çözüm ve açılım sürecinin taleplerine cevap vermekten çok uzaktır. 40 yıllık savaş, Kürtçenin özel okullarda okutulması veya eş başkanlık sisteminin kabul edilmesi veya klavyeye x, w ve q harflerinin girmesi için başlamadı.
Kürt halkının talepleri açık ve net: Kürtçe eğitim, Kürtçenin kamu kuruluşlarında kullanılabilmesi, KCK tutuklularının özgürlüğü, demokratik özerklik ve Öcalan'ın sürdürmekte olduğu görüşmelere uygun koşullara sahip olması. Pakette bu temel konulara yaklaşan, bunların önünü açan hiçbir satır yok. Zaten pakette Kürt kelimesi yok!
Bu nedenle bu pakete "evet" demek mümkün değil.
Öte yandan, toplumun Kürt sorunundan bağımsız olan demokratikleşme talepleri var. Düşünce, ifade, örgütlenme ve eylem özgürlükleri, siyasi partiler yasasının çöpe atılması, Alevilerin dini inançlarını özgürce yerine getirebilmeleri, kadınların özgürlüğü, LGBTT bireylerin hakları; Rum, Ermeni, Yahudi, Keldani, Çerkes ve diğer halkların taleplerinin karşılanması, askeri vesayetin bütünüyle ortadan kaldırılması için bir dizi tedbirin alınması gibi. Paket, bu tür talepler konusunda da son derece sınırlı bir açılım içinde, çok yetersiz. Dolayısıyla bu paketin toplumu rahatlatmasından, özgürlüklerin genişletilmesinden bahsetmek oldukça zor.
Bütün bunlara rağmen, pakette yer alan taleplerin sonuç olarak mücadele ürünü olduklarını, her birinin küçük de olsa kazanımlar olduğunu görmek lazım. Bu küçük kazanımları "yetersiz" oldukları için reddedecek değiliz ama yetersiz, hem de çok yetersiz olduklarını da vurgulayacağız.
Şimdi sosyalistler bu "demokrasi" paketine "hayır, yetmez" diyecek ama daha fazlasını kazanmak için de mücadele edecektir.
Sosyalistler, hiçbir demokratik gelişmeyi egemen sınıflardan, onların siyasi partilerinden ve hükümetlerinden beklemezler. Her ileri gelişme aşağıdan mücadelenin ürünüdür. Eğer bugün "Andımız" denen ırkçı söylem okullardan kaldırılıyorsa, bu kazanım bir mücadelenin ürünüdür. Seçimlerdeki yüzde 10 barajı kalkacaksa, bu mücadelenin bir kazanımıdır ama yerine nasıl bir seçim sisteminin geleceği gene mücadelenin konusudur. Mücadele edersek, somut taleplerimizi saptar ve topluma anlatmayı başarırsak, seçim kanunu daha adil olur; yoksa gene egemen sınıfın çıkarları doğrultusunda şekillenir. Kısacası, ne kadar mücadele, o kadar kazanım.
Hükümetin muhalifi olan diğer iki parlamenter partiye, CHP ve MHP'ye bakılırsa, mücadelenin bu partileri de karşısına alması gerektiği çok açık. CHP ve MHP, paketin bekli de en olumlu maddesine karşı çıkıyorlar; Andımız'ın ilkokullardan kaldırılmasını eleştiriyorlar ve bu adımı "ulus devletin ortadan kaldırılması", "şeriat devletinin kurulması", "ülkenin bölünmesi" olarak görüyorlar. Yığınsal muhalefetin çizgisi bu olunca, bu paket içindeki her türlü güdüklüğün, yetersizliğin nedeni de açıkça ortaya çıkıyor.
Gerilla sınır dışına çıkamaya başladığında bir dönem bitti. Kürt hareketinin birçok siyasi önderi "artık demokratik mücadele döneminin" başladığını vurguladı. Bu paketten sonra yoğun, kitlesel bir mücadelenin yükselmesi kaçınılmaz.
Çözüm ve barış için, özgürlüklerin genişlemesi için sokağa, eyleme.
Doğan Tarkan