Karamsarlığa yer yok, şimdi barış şimdi mücadele zamanı!

AÇIKLAMALAR
Tipografi
  • Daha Küçük Küçük Orta Büyük Daha Büyük
  • Varsayılan Helvetica Segoe Georgia Times

AKP savaş ve istikrarsızlığı kendi lehine çevirdi. 1 Kasım seçimlerinden kazanımla çıktı. Hiçbir anket firmasının öngöremediği bir şekilde seçim sonuçları AKP’nin yüzde 49’dan yüksek bir oy alması, oylarını 7 Haziran seçimlerine göre 4 milyondan fazla artırmasıyla sonuçlandı.

İki seçim arasında geçen dört ayda, siyasette en belirgin iki gelişme, çözüm sürecinin sona ermesi ve siyasal istikrarsızlıktı. Çok açık ki, her iki temel siyasal gelişme de AKP’nin elini güçlendirdi.

Çözüm sürecinin nispeten yumuşak ikliminin üzerinde barışı savunan parti olarak HDP, 7 Haziran seçiminde büyük, etkili ve devletin tüm kanatlarını şok eden bir zafer kazanmıştı. Seçimlerin ardından çözüm sürecinin bozulması ve yeniden çatışmaların başlaması ise AKP’nin seçim zaferinin tohumlarını attı. AKP liderliği, savaşın başlamasıyla, önce MHP ve CHP liderliklerinin elinden milliyetçilik kartını kendi tekeline aldı. “Milli çıkarları” savunan ve Kürt sorununda savaşı devlet adına yöneten parti olarak, Kürt sorununda daima savaşı isteyen MHP’nin ve çözüm sürecine ilişkin yaklaşımı “Öcalan’la görüşmek yanlıştır” argümanından ibaret olan CHP’nin yanında bir adım öne çıktı.

Kürt sorununda savaş politikalarının AKP’yi güçlendirmesinin bir diğer nedeni de, çatışma koşullarının siyasal istikrarsızlıkla birleşmesiyle beraber, 7 Haziran seçimlerinde AKP’den kopan kitlelerin AKP tabanında yeniden birleşmeleri oldu. Erdoğan’ın ve AKP liderliğinin iki seçim arasında aralıksız işlediği temel görüş, AKP tek başına iktidar olmadıkça savaş ve istikrarsızlığın birbirini besleyerek süreceği oldu.

Erdoğan ve AKP liderliği, siyasal istikrarsızlığın ekonomik istikrarsızlıkla birleşme ihtimaline yaptıkları vurguyla, kamuoyundaki istikrar arayışının AKP’ye yüksek bir oy kaymasıyla sonuçlanmasında kritik bir hamle yaptı. AKP Genel Başkanı Davutoğlu da, seçimin ardından yaptığı balkon konuşmasında son aylarda yaşanılanları AKP’nin tek başına iktidar olmamasına bağladı.

Benzer bir şekilde, gerçekte, Nisan ayından itibaren çözüm sürecinin buzdolabına kaldırmış olan AKP, Suruç katliamının ardından başlayan savaşın sorumluluğunu PKK’ye yıkarak, HDP’yi de PKK’nin yan kolu ilan ederek, sadece istikrarsızlığın değil, istikrarsızlığı derinleştiren savaşın da çözümünün AKP’nin tek başına iktidarı olduğu propagandasını güçlü bir şekilde yaptı. Bu vurgu, AKP’nin Kürdistan’da da oylarını artırmasında belirleyici oldu. AKP, Kürdistan’da 11, Batı’da 9 milletvekilliğini HDP’den aldı.

Barışın partisi olan HDP’nin, barış sürecinde yükselmesi ama savaş koşullarında oy kaybetmesi doğal. Ancak gelişmeler sadece bununla açıklanamaz. HDP, büyük bir şiddet dalgasıyla da mücadele etti. 5 Haziran’da Diyarbakır,20 Temmuz’da Suruç katliamı yaşandı.  7-9 Eylül’de yüzlerce ırkçı-faşist saldırı ve linç gerçekleştirildi. 10 Ekim’de Ankara’da katliam yapıldı. HDP yöneticilerinin gözaltına alınması, tutuklanması gibi devlet şiddetinin, IŞİD saldırganlığının, polis terörünün her yönüyle baskı altına alınan HDP, ne bir seçim mitingi ne de gerçek bir seçim kampanyası yapabildi. Bu koşullarda, bu kadar yoğun bir baskıya rağmen HDP’nin barajı aşmasını, milletvekili sayısı açısından mecliste üçüncü parti olmasını hiç kimse küçümsememelidir. Bu koşullarda, bu şiddetli baskı ortamında, savaş koşullarının Kürdistan’da HDP seçmenlerini yorduğu, yıldırdığı koşullarda HDP başarılıdır, mecliste, barışın sesi, sözü olacak, küçümsenmeyecek sayıda, 59 milletvekili vardır.

Seçimin iki kaybeden partisi vardır. Birisi ana muhalefet partisi CHP. CHP, oyunu sadece yüzde 0.5 artırdı. Suriye savaş tezkeresine AKP’yle birlikte “Evet” diyen CHP, siyasal demokrasinin hiçbir temel başlığında demokrasi ve özgürlükler konusunda radikal bir hamle yapmamıştır. Faşist parti MHP ise yaklaşık yüzde 4.5’luk bir kayıp yaşayarak 1 Kasım seçimlerinin asıl kaybedeni olmuştur.

Ulusalcısından faşistine, solcusundan demokratına, sağcısından liberaline karmaşık bir anti-Erdoğan ve anti-AKP havanın sol saflarda da egemen olduğu koşullarda 1 Kasım’da açığa çıkan sonuçlar, açık ki bir karamsarlık yaratacak. Bu karamsarlık, daha geçen seçimlerde HDP’de birleşen fakat 1 Kasım’da AKP’ye yönelen yoksul kitlelere ve Kürtlere yönelik aşağılayıcı, özetle kitleleri “bidon kafalı” ilan eden yaklaşımlara, umutsuzluğa ve meydanı bütünüyle AKP’ye bırakmaya neden olacaktır. Oysa karamsarlığa gerek yok! Son söz daha söylenmedi. Mücadele bitmedi, sadece yeni bir evreye girdi.

AKP, bir yandan milliyetçi oyların bir bölümünü aldı. Diğer yandan aldığı oyların önemli bir bölümü istikrarsızlığa duyulan tepkinin ve özellikle Kürt halkından alınan oylarda çözüm sürecinin yeniden başlaması isteğinin ürünü. AKP’nin tabanındaki işçi, yoksul ve Kürtlere, siyasal istikrarsızlığın temel sorumlusunun Erdoğan ve AKP liderliği olduğunu anlatacak, savaşın yeniden başlamasının sorumlusunun Suriye’deki gelişmelere bağlı olarak politikasını değiştiren tüm bir devlet yapısı ve Erdoğan-AKP liderliği olduğunu yaygın bir şekilde tartışacak bir mücadeleye ihtiyacımız var.

Önümüzdeki dönem başkanlık tartışması-demokratik anayasa, savaş politikaları-çözüm süreci, neoliberal nobranlık-işçilerin birleşik mücadelesi, ekosistemi tahrip eden enerji ve inşaat politikaları-işçilerin birleşik mücadelesi eksenlerinde ilerleyecek.

Bu eksenlerin her birinde mücadele edecek moralli, karamsarlığa taviz vermeyen, seçimleri bir yıkım olarak görmeyen, AKP’nin tabanında 7 Haziran seçimlerinde açığa çıkandan çok daha geniş kitlelerin kazanılabileceğini bilen, ulusalcılığa, sekterliğe prim vermeyen, özgürlükleri, demokrasiyi, demokratik bir anayasayı, çözüm sürecinin yeniden başlamasını ve hızla barış sürecine evrilmesini, Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesini ve Kürt halkının haklarının tanınmasını savunacak, Kürt halkının uzattığı barış elini Batı’da tutacak bir mücadeleyi hızla örgütlemeye ihtiyacımız var.

DSİP olarak, HDP’nin aldığı 5 milyonu aşan oyun, tüm bu mücadele başlıklarında umudumuzu diri tutan çok güçlü bir zemin sunduğunu düşünüyor ve tüm özgürlükçü sosyalistleri, kazanmak için yan yana gelmeye çağırıyoruz.

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi Merkez Komitesi

SON SAYI