İsrail katliamı İstanbul'da protesto edildi: 'Gazze'den elini çek! Refah'a dokunma!'

ETKİNLİKLER
Tipografi
  • Daha Küçük Küçük Orta Büyük Daha Büyük
  • Varsayılan Helvetica Segoe Georgia Times

Filistin'e Özgürlük Platformu, Kadıköy'de eylem yaptı: "Soykırımı durdurun." 23 Mart'ta İstanbul'da toplanacak Vicdan Mahkemesi'ne katılım çağrısı yapıldı.

Bahariye Caddesi'nde Süreyya Operası önünde yapılan eylemin başında, “Şimdi herkesi Gazze'de yaşanan ve İsrail'in Refah'a sığınan insanlara çok daha şiddetlisini yaşatacağını söylediği dehşetin sesini, savaşın sesini dinleyelim” dendi. Gazze'de çalan sirenler ve savaş sesleri duyuruldu..

Şu sloganlar atıldı: "Durdur durdur Gemileri durdur", "Durdur Durdur Ticareti durdur", "Durdur Durdur İsrail'i durdur", "Katil ABD katil İsrail", "Gazze'ye Özgürlük İsrail’e Boykot", "Nehirden denize özgür Filistin", "Milyonlar aç milyonlar işgal altında yaşasın küresel intifada!"

Platform adına Sacide Uras, Banu Kanıbelli ve Tuna Emren'in okudukları açıklamanın tam metni:

İşte Gazze halkı, Gazze'de yaşayan herkes, her canlı bizim birkaç dakika bile tahammül edemediğimiz bu gürültüye, bu şiddete, bu bombardımana, bu yıkıma maruz bırakılıyor. 

Bu sesler, bir terör devletinin yok edici gürültüsü, bezdiren işkencesi, sonu gelmez yıkımı, çocukların kabusu, yaşlıların acısı. Bu sesler yanı başımızda hayattan kopartılan, çekilip alınan on binlerce insanın duyduğu son sesler. 

Savaşın sesi, bombaların sesi… ve sonrası dipsiz bir karanlık… 

İsrail'in Gazze halkına reva gördüğü budur. Bu,  Gazzelilerin 142 gündür duyduğu ses, gördüğü yıkım, yaşadığı katliam… 

İsrail'in, hemen her biri en az bir savaş suçunun sorumlusu olan yetkilileri, dişlilerini kanla yağlayan bir savaş makinesi gibi daha fazla, daha fazla Filistinlinin öldürülmesini istiyor. 

21. yüzyılın tam çaplı ilk soykırımıyla karşı karşıyayız!

Tüm kuşaklardan insanlar yok ediliyor. Yaşlı, genç, kadın, erkek, çocuk ayrımı yok. Gazzeli olması yeterli.

Tüm bir tarih, asırlardır süregiden yaşamın tüm izleri, şiirler, edebiyat, tarihi belgeler, şarkılar, sanat eserleri, tapu kayıtları, nüfus kayıtları, kiliseler, camiler, mezarlıklar, zeytinlikler, entelektüel birikim, emek gücü, bilimsel kazanımlar, doktorlar, sağlıkçılar, akademisyenler, tüm çalışanlar, yaşayan tüm canlılar, dedeler ve torunlar yok ediliyor.

Şu soruyu her gün sormak zorundayız kendimize: Bir devlet, işgal ettiği topraklardaki zeytinlikleri neden imha eder? Ne planlamış olabilir, ağaçları da çocuklarla birlikte özel olarak hedeflediğinde? Bu sorunun yanıtı bize Gazze'de gerçekleşenin neden soykırım olduğunu anlatıyor. 

İsrail savaş kabinesi üyesi Avi Dichter, 7 Ekim'de "Şimdi Gazze Nakba'sını başlatıyoruz... İşte böyle sona erecek" dedi. Hepimizin bildiği gibi Nakba (Arapça'da "felaket") kelimesi, 1948'de İsrail Devleti'nin kuruluşuna eşlik eden Filistinlilere yönelik muazzam etnik temizlik kampanyasına atıfta bulunuyor. Orijinal Nakba, İsrail resmi tarihinde gizlenmiş ya da inkâr edilmiş olsa da bugün gerçekleşen Nakba, İsrailli siyasi liderler tarafından açıkça kutlanmaktadır.

Gazze'de nasıl bir suçla karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım. 

Bakın, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ne diyor: "Gazze Şeridi'nin tamamen kuşatılması emrini verdim. Elektrik yok, yiyecek yok, yakıt yok, her şey kapalı olacak. Biz ‘insan hayvanlarla’ savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz."

Eski IDF istihbarat subayı Eliyahu Yossian ise şöyle diyordu: "Gazze'de nüfus yok; 2,5 milyon terörist var."

Bugün Gazze'de yaşananlar, İsrail ve en büyük destekçisi, silah tedarikçisi ABD'nin 1948'den beri yapmak istediği hamlenin en uç noktasıdır. 2000'li yıllardan bugüne İsrail Gazze'ye defalarca savaş açtı. 2008-9 bombardımanı ve işgali yaklaşık 1.400 Filistinlinin ölümüne neden oldu. 2012'deki ikinci bombardıman dalgası 174 kişinin ölümüne neden oldu. 2014'teki üçüncü saldırı ise daha ölümcüldü; havadan ve karadan yapılan saldırılarda 2.250 kişi hayatını kaybetti.

İsrail Gazze'yi Filistinsizleştirmek istiyor. Bu yüzden, bu işgal makinesi durmak, durdurulmak zorunda!

Elbette, yine hepimiz biliyoruz: İsrail tek başına değil. Sırtını dünyanın jandarmasına dayamış durumda: İsrail bir istiyor, ABD bin veriyor! 

Biden hâlâ İsrail'in kendini savunma hakkından söz ediyor. İsrail kendini savunmuyor oysa. Bölgede 1948'den beri kendisini savunanlar Filistinlilerdir! Yaşamaya çalışanlar, işkence görenler, yüz binlercesi sürgün edilenler Filistinliler…

Katili tanıyoruz! Tek başına hareket etmediğini de biliyoruz. İsrail işgalinin ilk haftasında Gazze'ye insani yardım yapılmasına karşı çıkan uygar Avrupa Birliği, uygar ABD'nin isimleri de bu soykırım girişimiyle birlikte anılacak.

Soykırım suçlusu Netanyahu tüm dünyadan yükselen “Refah’a saldırı felaket anlamına gelir” çağrılarıyla dalga geçiyor. “Tanklarımız Refah bölgesine girmeden zafer kazanmış sayılmayız” diyerek bu bölgede sıkışan yüz binlerce Filistinliyi öldürmekle tehdit ediyor.

Soykırım girişiminin yeni perdesi şimdi Refah!

Gazzeliler yaklaşık 30 bin ölüsünü, enkaz altında kalan 7 bin canını bırakarak, 70 bin yaralısını sırtında taşıyarak Refah’a sığındı.

Katillerin gözü şimdi Refah’ın üzerinde. Şimdi hem Gazze’yi hem Refah’ı düşünmek zorundayız. Herkesin çocuğu, kardeşi annesi, babası, dedesi, ninesi, akrabaları var. Refah’ta insanlar aç. Birleşmiş Milletler, koşullar sağlanamadığı için insani yardımı durdurma kararı aldı. İsrail askerleri, yemek dağıtan araçların önündeki kuyruklarda bekleyen Gazzelileri tarayarak öldürüyor.

Gazze halkının sadece iki gücü var: Biri kendisi, kendi sabrı, kendi feraseti, kendi onuru, kendi direnişi.

Diğeri ise dünya halkları, dünya ezilenleri: Kalbi Gazze’yle atan milyonlarca insan! 

17 Şubat’ta Gazze için bir Küresel Eylem Günü gerçekleştirildi. Dünyanın 45 ülkesinde 100 kadar şehirde yüz binlerce kişi ateşkes talebiyle sokaklara indi. Sadece Londra’da 250 bin kişinin katıldığı son derece coşkulu bir eylem gerçekleşti. Fas ve Yemen’de on binlerce insan Gazze için sokaklara çıktı. 

Bu eylemler 7 Ekim’den beri sürüyor. Geçen hafta yaptığımız basın açıklamasında söylediğimiz gibi: Dünyanın gözünün içine baka baka işlenen bu suçlar yaşanmamış gibi, Siyonistler ve onların katliamlarına ortak olan devletlerin yetkililerinden başka hiç kimse, hiçbirimiz, yeryüzündeki hiçbir insan hayatına aynı şekilde devam edemez.

Bu yüzden buradayız!

Dünyadaki Gazze dayanışmasının bir parçasıyız.

Bu yüzden, eğer İsrail Refah’a kara harekatı başlatırsa, ertesi gün saat 19.00’da kalbi Gazze’den yana olan herkesi İstiklal Caddesi’nde Tünel Meydanı’na çağırıyoruz!

Bu yüzden, soykırım suçlarının, savaş ve insanlık suçlarının yargılanacağı bir Vicdan Mahkemesi düzenliyoruz: 23 Mart’ta İsrail’in suç dosyalarını ortaya dökeceğiz!

Netanyahu sokaklarda su birikintilerinden su içmeye zorladığı, katlettiği tüm çocukların, tüm Filistinlilerin, tüm canlıların hesabını verecek! 

Bundan kaçabilmesi mümkün değil. Lahey’de soykırımcılıkla damgalanan bir devlettir İsrail artık!

Bir sözümüz de burada, iktidara: Bir soykırımcı devletle ikili anlaşmaları sürdürmek zorunda mısınız? 

Nedir sizi bu anlaşmalara uymaya zorlayan? Sürdürülen her anlaşma, her ticari bağlantı Gazze’ye ölüm olarak dönüyor, Refah’a ise katliam olarak dönme potansiyeli taşıyor. Para bu kadar mı önemli? 

Türkiyeli şirketler! Banka hesaplarınız şişerken soykırımcı bir devletin iş ortağı olduğunuzun farkındasınız değil mi?

İkili ilişkileri sürdürmenin en tehlikeli yanı, İsrail devletinin “her şey yolunda” diye düşünmesini sağlamasıdır. İsrail yetkililerinin “her şey yolunda” derken kastettiği ise “Filistinli öldürmeye devam etmeliyim” oluyor.

İktidara son bir sözümüz daha var: İsrail devletine karşı çıkıyormuş gibi görünen antisemitistlere, Yahudi düşmanlarına propaganda yapmaları için kapıları aralamayın! 

Irkçılık bir insanlık suçudur ve Gazze için yan yana gelen savaş karşıtlarını bölmeyi hedefliyor.

Sözlerimizi, daha önce de defalarca sorduğumuz bir soruyla bitiriyoruz: 

Şimdi değilse ne zaman? Biz değilsek kim?

Herkesi, Nehirden Denize Özgür Filistin için ses çıkarmaya çağırıyoruz:

Gazze’den Çekil 

Refah’a Dokunma 

Acil Ateşkes 

Filistin’e Özgürlük

SON SAYI