Bu bir afet değil, bu iktidarın vurdumduymazlığının sonucu

AÇIKLAMALAR
Tipografi
  • Daha Küçük Küçük Orta Büyük Daha Büyük
  • Varsayılan Helvetica Segoe Georgia Times

Depremde kaybettiklerimizi üzüntüyle anıyoruz, yaralıların hemen iyileşmesini diliyoruz, enkaz altında kalanların kurtarılması ve dışarda kalanlar için tüm olanakların sonuna kadar kullanılmasını talep ediyoruz.

Uluslararası deprem ölçüm merkezilerine göre bu sabaha karşı saat 4.28’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7.7 büyüklüğünde bir deprem gerçekleşti. Şiddetli depremin etkisi İsrail’den Trabzon’a kadar uzanan büyük bir alanda hissedildi. Bölgeden gelen haberler çok kötü bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu, evlerin ve kamu binalarının yıkıldığını, ana yolların parçalandığını, çok sayıda insanın öldüğünü, yaralandığını ve enkaz altında kaldığını gösteriyor.

Sert kış koşulları depremin yarattığı yıkımı daha da ağırlaştırıyor. Hipotermi ihtimali arama kurtarma çalışmalarının çok hızlı ve sistematik bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğine işaret ediyor. Deprem bölgesinin büyük kısmına doğalgaz verilmiyor.

Enkaz altındaki yurttaşlarımıza yardımların en kısa sürede ulaştırılmasını diliyoruz.

Kalbimiz, Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Urfa, Adana, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır ve diğer illerde yaşanan yıkımdan etkilenen herkesle.

Birçok meslek örgütü, sendika, işçi örgütü gibi bizler de “Deprem öldürür dayanışma yaşatır!” diyoruz. Elimizden gelen tüm dayanışmamızı göstereceğiz.

Ama iki noktayı vurgulamayı bir borç biliyoruz: Pek çok deprem uzmanı, bilim insanı uzun bir süredir bu bölgede çok büyük bir depreme hazırlıklı olmak gerektiğini söylüyordu. Prof. Dr. Naci Görür, daha önce bir televizyon programında “Kahramanmaraş bölgesine dikkatli bakmak lazım, özenli olmak lazım. Şimdiden zarar azaltıcı önlemlere başvurulması lazım” demişti. Uyarlarını sürdüren Görür, “En son 1513 yılında 7.4 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Aradan 500 yıl geçmiş demek ki burası depreme gebe bir bölgedir” diyerek acil tedbirler alınması için çağrıda bulunmuştu. Gölcük depreminde, ardından Düzce depreminde, ardından üç sene önce yaşanan Elazığ depreminde olduğu gibi, insanların ve diğer canlıların ölmesine neden olan deprem değil, siyasi iktidarların depremin etkisini azaltacak, en az yarayla atlatılmasını sağlayacak hazırlıkları yapmaması ve bir deprem yaşanana kadar Türkiye’nin bir deprem bölgesi olduğunu unutmaları ve unutturmalarıdır.

Kaynakları halkın lehine, canlı yaşamını korumak ve depremi en az hasarla atlatmak için değil de sermayenin kâr hırsının önceliklerine göre kullanmak, hepimizi bu türden felaketler karşısında çaresiz bırakıyor.

Şimdi, derhal, tüm kaynaklar, öncelikle depremzedelerin kurtarılması için ve kış koşullarıyla birleşmesi nedeniyle boyutları artan yıkımın hızla giderilmesi için seferber edilmelidir.

Depreme dayanıklı evler yerine yönetmeliğe uymayan binaların yapılmasına vesile olan herkesten hesap sorulmalıdır.

Depremle mücadeleyi erteleyen ve kaynakları har vurup harman savuran tüm yöneticiler hesap vermelidir.

Hatay valisi, deprem nedeniyle devlet hastanelerinin yıkıldığını açıklamış.

Kamu kurumlarının -hele hastanelerin- depremde yıkılması kamu suçudur.

Sağlık kurumları hizmetin kesintisiz sürebileceği dayanıklılıkta inşa edilmelidir. Yıkılan her kamu kurumu için soruşturma açılmalıdır.

Ayrıca, bölgeden ulaşan bilgiler Suriye’de de depremin etkilerinin büyük olduğunu söylüyor. Göçmenlerin çadır kamplarında büyük bir yıkımın olmadığı ama Atme, Sermede, Darkuş, Harim bölgelerinde çok fazla evin yıkılması nedeniyle ve arama-kurtarma ekiplerinin de yetersizliğinden ötürü insanların çaresizce beklediği söyleniyor.

Depremin tahribatlarını atlatmaları, ağır kış koşullarında çaresiz olmadıklarının gösterilmesi için bu felaketle mücadelede göçmenlerle dayanışmayı da bir adım daha ileri taşımalıyız.

DSİP

6 Şubat 2023

SON SAYI