BDP’nin 14 Temmuz mitingine Diyarbakır Valiliği’nce getirilen yasak, devlet zorbalığının bir başka kanıtı olmuştur. Valilik BDP’nin halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeye çalıştığını iddia ediyor. Halkla kolluk kuvvetlerini karşı karşıya getiren, tam da valiliğin yasakçı tutumudur.
Kaldı ki Kürt halkıyla asker ve polis çok uzun bir süredir karşı karşıyadır.
Bunun nedeni halk değil, hükümetin, içişleri bakanının, meclisin, yargının ve ordunun tutumudur!
Çok açık ki, asker de, polis de, tüm bir devlet örgütlenmesi de Kürt halkına, Kürt halkının haklarının tanınmasına karşıdır.
Uludere’de geçen yılın sonunda gerçekleşen katliam, devletin savaş uçağıyla, bombasıyla, yargısıyla, hükümetiyle Kürt halkına karşı olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Bu yüzden valiliğin 14 Temmuz mitingini yasaklaması, Kürt halkını, onun özgürlüklerini dışlayan bir tutumun sürdürüldüğünün kanıtıdır.
BDP’nin miting çağrısında hiçbir düşmanca tabir, hiçbir savaşçı özlem yer almıyor. Mitingin tek amacı, barış sürecine yardımcı olmak, müzakere sürecini yeniden başlatmak, Kürt halkının barıştan yana iradesini ortaya koyarken ısrarla sahip çıktığı taleplerini bir kez daha kitlesel bir şekilde haykırmaktır.
Gerginlik yaratan unsur, BDP’nin 14 Temmuz miting çağrısı değil, valiliğin kararıdır.
Gerginliğin bir başka nedeni de, Kürt sorununda akan kanın durmasından söz eden devlet yetkililerinin diyalog gibi, müzakere gibi, tecridin sona erdirilmesi gibi hiçbir barışçıl adım atmamasıdır.
Barış için kilit isim Abdullah Öcalan, İmralı askeri hapishanesinde 1 yıldır tecritte tutulmaktadır.
KCK adı alında tutuklamalara devam edilmesi, Hatip Dicle ve beş arkadaşının hapiste tutulması, siyasal alanın kapılarını Kürt halkına ve siyasilere tamamen kapatan hasmane politikalardır.
Barış için atılacak adımları hızla atın.
İmralı’da tecridi sona erdirin!
KCK tutuklularını serbest bırakın!
Barış için düzenlenecek mitingleri yasaklamaktan vazgeçin!
Gerginlik çıkartmayın!
DSİP Eşsözcüsü Şenol Karakaş
09.07.2012
