“Evet-Hayır kutuplaşmasını aşan bir mücadele döneminin kapısı aralandı”

AÇIKLAMALAR
Tipografi
  • Daha Küçük Küçük Orta Büyük Daha Büyük
  • Varsayılan Helvetica Segoe Georgia Times

Sosyalist İşçi gazetesi, DSİP sözcülerine referandumu ve bundan sonraki mücadeleleri sordu.

Röportaj şöyleydi:

Önemli bir sandık süreci geride kaldı. Referandumun sonucunu genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Yüzde 51,4 Evet’in siyasi anlamı nedir sizce?

Meltem Oral: 17 Nisan itibariyle demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesinin yeni bir safhasındayız. Referandum sonuçları birçok açıdan derinlemesine analiz edilmeyi hak ediyor. İlk olarak referanduma giden süreçteki politik iklimin sandığa nasıl yansıdığını anlamak çok önemli.

Küresel istikrarsızlığın yükseldiği, Suriye’deki savaşın etrafında uluslararası politik krizin derinleştiği, Türkiye devletinin bu savaşa bağlı olarak ‘beka’ kaygısına düştüğü ve Evet cephesinin bu kaygı nedeniyle referandumun neticesini kendisi açısından ölüm-kalım meselesine çevirdiği bir süreçte referanduma gittik.

Sonucu tek cümleyle özetlemek gerekirse; Erdoğan teknik olarak kazandı ama politik olarak kaybetti. Çıtayı kendisi yüzde 60 oranında, ‘anlamlı’, ‘sandıkları patlatacak’ bir Evet olarak koymuştu. Erdoğan’ın özelinde 1994’ten beri göz bebeği olan İstanbul’u kaybetmesi başta olmak üzere AKP’nin Ankara, Adana, Mersin gibi yerlerde, bir dizi büyükşehirde yani işçi sınıfının yoğun olduğu kentlerde ciddi bir kaybı var. Daha önemlisi sadece Erdoğan’ın değil, yerli milli koalisyonun da kaybı bu. 1 Kasım sonuçlarına göre AKP ve MHP’nin oylarında yüzde 10’a varan bir düşüş var. Bu koalisyonun hükümet açısından anlamlı bir Evet çıkartamamış olması kendileri için büyük bir kriz anlamına geliyor. Bahçeli’nin MHP’si için çok açık bir yenilgi bu durum. Bu ittifakın nasıl devam edececeği, ne kadar zamanlık bir geleceği olduğu büyük bir soru işareti. En azından kutuplaştıran, milliyetçiliği arttıran yerli milli koalisyonu çatırdatmak için bizim elimize önemli bir fırsatın geçmiş olduğunu, koalisyonun daha zayıf bir hale geldiğini söyleyebiliriz.

Şenol Karakaş: Sonuçlara dair şaibe tartışmalarına rağmen, bu haliyle bile, otoriter politikalara ve süreklileşmiş OHAL koşullarına toplumun iki kişiden birisinin Hayır dediği ve bu Hayır’a AKP’nin kendi seçmenlerinin de dahil olduğu açığa çıktı. Bu çok önemli bir kazanım. DSİP olarak referandum tartışmaları başladığı andan beri, Sosyalist İşçi sayfalarında ve içerisinde olduğumuz Hayır çalışmalarında, Evet’in mümkün olduğunca düşük, burun farkıyla çıkmasının demokrasi, barış, özgürlük için Hayır diyenler açısından önemli bir kazanım olacağını vurguladık. Mevcut anayasadan bile daha anti demokratik uygulamalar geçmiş oldu ama o kadar da kazanamadılar. Üstelik artık hükümetin hiçbir bahanesi de kalmamış oldu. ‘İki başlılıkla olmuyor’ diye kendi sorumsuzlukları hakkında topu taca atma şansları yok artık. Yerli milli koalisyonun savaşla beslenen otoriter politikalarını dağıtmak için çok avantajlı bir noktadayız. Moral üstünlük Hayır diyenlerde. Bir dizi alandaki baskıcı politikaların uygulanmasında artık daha büyük bir dirençle karşılaşacak olması ihtimali var.

Üstelik çok eşitsiz koşullarda geçen bir yarıştı. Son düzlükte bir ölçüde daha rahat propaganda yapabilmiş olsak da OHAL koşullarının yarattığı baskı atmosferinin toplamı “hayır” kampanyası sürdürenlerin başının üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıp durdu. OHAL sürecinde kampanya yapılmış olmasının dışında devletin bütün olanaklarının Evet için seferber edildiği, medya, sokak, mitingler açısından Hayır kampanyalarının görünürlüğünün neredeyse olmadığı, Hayır diyenlerin düşman ve terörist ilan edildiği, adeta tek kalede oynanan maçın sonunda yüzde 48,5 Hayır skoru, önümüzdeki dönemde hükümet açısından işlerin zorlaşacağına işaret ediyor.

Mevcut sonuçları meşru varsayan açıklamalar yapıyorsunuz. Ancak YSK’nın kararı seçim sonuçlarının meşruiyeti konusunda önemli bir tartışma başlattı.

Şenol Karakaş: YSK’nın mühürsüz zarf ve pusulaların geçerli sayılması yönündeki son dakika kararı, elbette seçim sonuçlarına gölge düşürmüştür. Bu kadar yakın farkla sonuçlanan bir referandumun ardından insanlarda şaibe şüphesi oluşması çok doğal. YSK bu şüpheyi gidermekle yükümlüdür. Ne kadar mühürsüz pusulanın kabul edildiği, bunların tercih dağılımları YSK tarafından açıklanmalıdır. Bu şüpheler giderilene kadar insanların oylarına sahip çıkması haktır. Şaibe konusundaki şüpheler 16 Nisan gecesi itibariyle toplumun karpuz gibi ortadan bölündüğü, gümbür gümbür bir Evet’in çıkmamasıyla yerli milli koalisyonun krizinin başladığı, istikrarsızlığın devam edeceği ama muhalefet saflarının avantajlarının olduğu yönündeki politik okumayı değiştirmiyor.

Referandum sonrası dönemde yerli milli koalisyona karşı mücadele edenleri neler bekliyor? Muhalefet nasıl dersler çıkartmalı?

Meltem Oral: Genel değerlendirme içinde mutlaka vurgulanması gereken noktalardan birisi de HDP’nin başarısı olmalı. Referandumun kazanan bir partisi varsa, o HDP’dir. Kürt illerinde “Hayır” kampanyası yapan HDP, eş genel başkanları ve milletvekilleri, belediye başkanları, parti yönetici ve üyeleriyle binlerce kadrosu tutuklu olmasına ve ağır baskı koşulları altında kampanya yapmasına rağmen, 1 Kasım seçimlerine göre kayba uğrasa da bir kez daha büyük bir badireyi atlatmayı başardı. Üstelik hem bölgede hem de İstanbul gibi illerde, bir ölçüde kan kaybına uğramış olsa da, sanıldığı ya da çözümsüzlükte ısrar edenlerin arzuladığının tersine HDP, yüzde 10 barajının altına düşmediğini de kanıtladı. Savaşın tahribatına rağmen HDP’nin bitip gitmediği, Kürt halkının barışta ısrarcı olduğu görülüyor. Evet’e kayan oylar tartışılırken, katılım oranlarındaki düşüklük, yani sandığa gidemeyen seçmen durumu da hesaba katılmalı.

Şenol Karakaş: Sonuçlar, Kürt sorununda yeniden diyalog yolunun, çözüm kapısının aralanmasının ne kadar acil ve zorunlu olduğunu gösterdi. Kürt illerinden çıkan oy aynı anda iki mesajı birden veriyor. Kürt halkının büyük çoğunluğu anayasa değişikliğine karşı. Sadece anayasa değişikliğine değil, 2015 yılında bölgede hayata geçirilen uygulamalara, yıkıma ve şiddete de tepkili. Öte yandan, örneğin Diyarbakır’da olduğu gibi “evet”e çıkan oyların AKP’ye yönelen oylar olduğunu varsayarsak, referandumun Kürt illeri açısından bir sonucu da çözüm sürecinin yeniden devreye girmesi talebinin dile getirilmiş olmasıdır.

Meltem Oral: Sol muhalefet, AKP tabanından Hayır’a kaymış olanları barış, demokrasi, özgürlük taleplerine kazanacak bir çizgide ısrarcı olmalı. Başkanlığı reddetmiş, AKP’den kopmaya hazır olduğunu 7 Haziran’da göstermiş kesimleri Evet seçeneğine iten bir muhalefet tarzının kazandırıcı hiçbir yanı yok. Mücadele uzun soluklu ve devam ediyor.

Şenol Karakaş: AKP’yi bir dizi sıkıntının beklediği bir dönem başlamışken, solun önünde önemli olasılıklar var. Mücadelemiz yeni bir döneme giriyor. Evet-Hayır kutuplaşmasını aşan kampanyaları ve kitlesel bir siyasî alternatifi inşa etmeliyiz. Emekçi, yoksul, değişimden yana ama alternatifsiz kitlelere seslenebilecek siyasî bir odağı örgütlemek için harekete geçmeliyiz.

SON SAYI