DSİP Genel Başkanı Doğan Tarkan: Çözüme koşulsuz evet!

AÇIKLAMALAR
Tipografi
  • Daha Küçük Küçük Orta Büyük Daha Büyük
  • Varsayılan Helvetica Segoe Georgia Times

"Hiçbir sosyalist, hiçbir aklı başında insan, savaşa dönülmesini istemez... Biz de elbette sosyalist olarak AKP'ye karşıyız; pek çok politikalarını desteklemiyoruz ama barış ve çözüm sürecini destekliyoruz." DSİP Genel Başkanı Doğan Tarkan, yaklaşan 1 Mayıs öncesi Rusya'nın Sesi radyosuna (RS FM) Kürt sorununa demokratik çözüm ve barış sürecini değerlendirdi:

"Biz 'Çözüme Evet Koalisyonu' kurduk. Kürtlerin kimliğinin tanındığı bir anayasa için mücadele edeceğiz. Bu sağlandığında, kalıcı barış da sağlanmış olacak.

İki halk birlikte yaşayabilir. Kürtler, ayrılmayı da tercih edebilirlerdi ama Kürt Siyasi Hareketi birlikte yaşamayı tercih ediyor. Bir geçmiş, bir tarih var. Bundan sonra da birlikte yaşanabilir. Bunun için gerekli olan Kürt kimliğinin tanınmasıdır. Sadece Kürtlerin de değil, tüm kimliklerin tanınması gerekiyor. Bizim anayasamız sadece Türk kimliğini tanıyor.

Bunun değişmesi gerekiyor.

'Sosyalistler atıl kalıyor'

Sosyalistler, çok atıl kalıyor. Çünkü barışın AKP ile yapılmasını sindiremiyor pek çok sosyalist. Fakat bu garip bir tutum. Sonuçta, bu ülkeyi yöneten hükümet AKP'dir. Neticede AKP'nin de kimi tutumları bu sürece gelmemize yardımcı olmuştur. Sosyalistler çok aktif bir tutum izlemeli barış için; yoksa yeniden savaşa dönülür. Hiçbir sosyalist, hiçbir aklı başında insan, savaşa dönülmesini istemez. Herşeyin merkezine AKP'nin konulması, sosyalistlerin hareketsiz kalmasının nedenidir. Biz de elbette sosyalist olarak AKP'ye karşıyız; pek çok politikalarını desteklemiyoruz ama barış ve çözüm sürecini destekliyoruz.

'Tek başına Başkanlık itiraz nedenimiz olamaz'

Sosyalistler şunu anlamıyor: bu kadar önemli bir sorun çözülürken, bu ülkede otoriterlik artmaz, tam tersine demokrasi ve özgürlükler artacak. Tersi olamaz! Bir taraftan otoriterleşirken bir taraftan da Kürt kimliği tanınamaz. AKP'nin anayasa taslağı bir tartışma konusudur. Henüz önümüze oylanmak üzere gelen bir taslak yok. Tek başına başkanlık itiraz nedenimiz olamaz. Dünyanın bir çok ülkesinde başkanlık var ve bunlarda illa ki otoriter bir rejim var diyemeyiz. Anayasada karşı çıkacağımız maddeler olacaktır tabi ki. Fakat, hazırlanan anayasa, Kürtlerin talebini karşılayacaksa, ben buna evet derim. 29 kez ayaklanan Kürtlerin yeniden savaşa döndüğünü görürüz aksi durumda. Bunu kabul edemem ben.

'Kürt hareketi 3 önemli adım attı; sıra devlette'

'Kürt özgürlük hareketi' arka arkaya üç önemli adım attı: Birincisi, Paris'te öldürülen, 3 PKK'lının cenazesinde, Kürtler barış dedi. İkinci olarak, Diyarbakır'daki Newroz kutlamasında Öcalan'ın mesajı okundu ve milyonlarca insan yine barışı haykırdı. Ve son olarak, Kandil'den çekilme açıklaması geldi. Şimdi sıra devlette. Silahsız çekilme olacağını ben zaten düşünmüyordum. Silahlarını verebilecekleri bir uluslararası kuruluş yok. Geldikleri yollardan geri dönecekleri açıklandı. Hükümet silahsız çekilme için bir yasal zemin oluştursaydı, belki başka türlü bir çekilme söz konusu da olabilirdi. Ama böyle olmadı. Kürt hareketi hükümetin verdiği söze güvenerek geri çekildi. Bu savaşın bitmesi değil belki ama durmasıdır. Bu çok önemlidir. AKP hükümeti başka adımlar atarsa, sürecin çok daha hızlanacağını göreceğiz.

'Hükümete güvenmek gerekir'

Pazara açık bir ekonomidir Kürt ekonomisi; hükümet yatırımla ilgili vaatlerde bulunurken, şirin gözükmeye çalışıyor. Fakat aynı hükümet –Anayasa taslağına da bakıldığında- Kürtlerin taleplerine en yakın taleplerini öne sürüyor. Ne CHP ne de MHP, Kürtlerin taleplerini karşılayacak öneriler sunmadı. AKP en yakın partidir, en iyi partidir demiyorum. Dolayısıyla bu yakınlığa güvenmek gerekir. Bu hükümet, benim talep ettiğim türde bir demokrasi getirmeyecek. Herşeyi hükümetten beklememek gerekiyor, biz sosyalistler olarak mücadele ederek kazanacağız pek çok şeyi. Daima daha fazlasını isteyeceğiz.

'Çözüme Evet Koalisyonu, İstanbul'dan Diyarbakır'a barış eli uzatacak'

İstanbul hariç, Türkiye'nin pek çok yerinde 1 Mayıs'a 'Çözüme Evet Koalisyonu' olarak katılacağız. İstanbul'da sendikalar ve valilik arasında yaşanan Taksim belirsizliği nedeniyle, koalisyon olarak değil DSİP olarak katılacağız. Sendikalar işi bir meydan sorununa indirgedi. Oysa içerik daha önemli. Barış ve çözüm için milyonları sokağa çıkarmak önemliydi. Valilik de yine bir çatışma ortamına sürüklüyor 1 Mayıs'ı. Barışın sesinin yüksek çıktığı bir gün, hükümetin de işine gelirdi aslında. Biz DSİP olarak yine de sendikaların çağrısına uyarak Taksim'e gitmeye çalışacağız. 'Çözüme Evet Koalisyonu' tüm Türkiye'de büyüyor. 1 Mayıs'ın ardından yeni bir durum değerlendirmesi yapacağız. 26 Mayıs'ta İstanbul'da çok kitlesel bir gösteri düzenleyeceğiz. Bu gösterinin anlamı Diyarbakır'da Nevruz'da uzanan barış eline bir karşılık vermektir. Diyarbakır'daki ne kadar büyük ve etkili olmuşsa biz de aynısını burada gerçekleştirmek istiyoruz."

SON SAYI