Christchurch katliamının ardından: Irkçılığa karşı örgütlü mücadele

MARKSİST.ORG
Tipografi
  • Daha Küçük Küçük Orta Büyük Daha Büyük
  • Varsayılan Helvetica Segoe Georgia Times

Yeni Zelanda'da yaşayan sosyalist aktivist Özge Karakale, Christchurch katliamını ve sonrasında yaşananları Marksist.org için kaleme aldı.

Geçtiğimiz cuma, Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrinde cuma namazı sırasında camiye yapılan terörist saldırıda 50 kişi hayatını yitirdi. Yaralanan 50 kişinin 36’sı hastanede ve ikisinin durumu kritik. Dünyada giderek yükselen sağ dalganın etkilerini Yeni Zelanda’da da hissediyorduk. Ancak ne olursa olsun, bu seviyede bir vahşetin burada yaşanmayacağına inanıyor olacağız ki, olaydan beri “Nasıl olur?” diyoruz. Dünyanın geri kalanında yaşanan terörizmin şimdiye kadar burada yaşanmamış olması, yaşanmayacağını düşünmemize sebep olmuş olabilir. Oysa gerçek tabii ki böyle değil. Hepimiz biliyoruz ki dünyada ırkçılık ve islamofobi gibi sağ ideolojilerin etkisi hızla artarken, biz tek bir ülkede eşit, adil, ve barışçıl bir düzen kuramayız.   

Yüreğimiz acıyor. Ağlayan kivi kuşu, birbirine sarılan başörtülü ve örtüsüz kadın gibi pek çok resim sosyal medyada duygularımızı dile getirmemizi sağlıyor. Bu gibi acıları yaşamamak için, bu eylemin neden gerçekleştiğini doğru tespit etmemiz gerekiyor. Başımıza gelen olayların neden gerçekleştiğini bilirsek, gelecekte yaşanabilecek benzerlerinin önüne geçme şansımız olur.

Yeni Zelanda’da yaşanan bu olay, beyaz ırkın üstünlüğünü savunan ırkçı ideolojinin (white supremacy) bir yansıması. Teröristin 70 sayfalık manifestosunda ve sosyal medya paylaşımlarında açıkça belirttiği gibi, karşımızda, amacı “Batı uygarlığını yabancı işgalinden kurtarmak” olan politik bir birey var. Aynı politik motivasyonu, yakın zaman önce ABD’de gerçekleşen sinagog saldırısındasağcılara karşı barışçıl protesto yapan insanların üzerine sürülen araba eyleminde ve siyahları hedef alan kilise saldırısındaİsveçNorveç ve Kanada'da müslümanların hedef alındığı saldırılarda görmek mümkün. Bu olayları değerlendirirken “akıl sağlığı yerinde olmayan bir avuç insan” söylemiyle sınırlı kalırsak, onlara bu eylemi gerçekleştirme cesaretini veren politikacıların ve medyanın mülteci ve göçmen karşıtı, islamofobik ve ırkçı söylemlerini gözden kaçırmış oluruz. Akıl sağlığının belli bir sosyal ve politik ortamda geliştiğini unutmamakta fayda var.

Sorunun kaynağı silahlanma değil ırkçılık

Yeni Zelanda’da ana akım politikacıların ve medyanın üzerinde durduğu konu, silahlanma yasalarının değiştirilmesi ve Başbakan Jacinda Ardern’in “Yeni Zelanda bu değil” sözleri. Oysa silahlanmayı zorlaştırmak, beyaz ırktan olmayan insanları öldürme motivasyonunu yaratan ırkçı propagandanın önünü kesmeyecektir. “Biz bu değiliz” benzeri söylemler ise, ne olmak istediğimiz konusunda bilgi verse de, gerçekte ne olduğumuzun doğru bir değerlendirmesi değil. Yeni Zelanda’da göçmenlere ve buranın yerli halkı Maorilere yönelik tacizler, ırkçılığın bu ülkede de yıllardır mevcut olduğunu gösteriyor. Güvenlik analisti Paul Buchanan’ın değerlendirmesine göre, terör gelirse Müslüman kesimden gelir düşüncesiyle güvenlik önlemleri Yeni Zelandalı Müslümanlara karşı alındığı için, beyaz ırkın üstünlüğünü savunan ırkçılardan gelebilecek tehlike görülemedi. Dünyanın pek çok ülkesinde, aşırı sağdan gelen tehlikenin göz ardı edilmesi, bu kesimlerin örgütlenmelerini kolaylaştırıyor. Yeni Zelanda’yı dünyanın geri kalanından izole kalmayı başarmış bir huzur adası olarak tasvir etmek, buradaki sıradan insanlardan çok, ülkenin pozitif imajından sosyal ve ekonomik çıkar sağlayan elitlere yarıyor.

Yeni Zelandalı sosyalistler, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi burada da, bu olayların tırmanmasında, politikacıların ve medyanın işsizlik ve evsizlik gibi ekonomik sorunlardan göçmenleri sorumlu tutmasının büyük rolü olduğunu söylüyor. Azınlıkları hedef gösteren bölücü dil, aşırı sağ örgütlenmelere cesaret veriyor ve terörü teşvik ediyor. Irkçı dili normalleştirmeye çalışmak ve “ifade özgürlüğü” kılıfı altında sunmak, aşırı sağın örgütlenmesini kolaylaştırıyor. Bu dile izin vermemeli, ırkçılıkla mücadele etmek için örgütlü hareket etmeliyiz.

Özge Karakale

SON SAYI