Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın duyurduğu İnsan Hakları Eylem Planı, insan hakları ihlallerinin, baskıcı uygulamaların ve otoriter yönetimin adeta bir itirafı.
Buna karşılık yargıda siyasallaşmaya son verecek, düşünce, örgütlenme ve gösteri özgürlüğünü güçlendirecek maddeler bu planda yer almıyor.
Mevzuattaki bir dizi değişikliğin nasıl uygulamaya dönüşeceğini de zaman gösterecek.
Uluslararası baskı
ABD'de işbaşına gelen Biden yönetimi Türkiye'deki insan hakları ihlallerini bir yaptırım konusu olarak ele alırken, Avrupa Birliği de aynı şeyi yapmaya hazırlanıyor. Bu konjonktürde Erdoğan yönetimi insan haklarına ne kadar bağlı olduğunu kanıtlamak için birçok farklı içeriği ve maddeyi içinde barındıran karmaşık bir "plan" ilan etti.
Planın tanıtımında Erdoğan tarafından bir kaç kez vurgulanan basın özgürlüğüne dönük sözler, uluslararası çevrelerde en fazla tepki toplayan gazetecileri hapse atma politikasının bir itirafı gibiydi. Erdoğan yönetimi başına bela olan gazetecileri tutuklama furyasından kurtulmak istiyor.
İçerideki hoşnutsuzluk
Erdoğan yönetimini bu planı oluşturmaya iten tek sebep ABD ve AB yönetimleriyle arasındaki büyük sorunlar değil.
İçeride işkenceye, çıplak aramaya, keyfi tutuklamalara, kadın katillerine ve cinsel saldırganlara yapılan korumalara, taraflı yargı kararlarına tepki ve hoşnutsuzluk had safhaya yükseliyor. Öfke öyle büyük ki Erdoğan bunları devam etmeyeceğini duyurmak zorunda kaldı. Çünkü AKP seçmenleri de Boğaziçi Üniversitesi'ne bir AKP'linin atanmasına, öğrencilerin hapse atılmasına, bu ve benzeri birçok adaletsizliğe karşı çıkıyor.
Geceyarısı otellerde yapılan gözaltılar, hapishanelerde yaşanan baskılar, karakollardaki insan hakları ihlaleri ve kötü muamele, sade vatandaşların sokak ortasında kolluk güçleri tarafından darp edilmesi, mahkemelerde bir türlü gelmeyen adalet, kadın şiddet ve cinayet vakalarının önlenememesi, 6284. kanun gibi mevcut yasaların dahi uygulanmaması... 19 yıldır ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan bunlara son verileceğini söylerken, iktidarın bugüne kadar yaptıklarını da itiraf olmuş oldu. Geçmişe göndermeler yapan Erdoğan insan haklarına bağlı olduğunu kendi seçmenlerine inandırmak istiyor.
İnsan Hakları Eylem Planı'nın genel hatları hakkında söylenenler oldukça süslü ve iddialı olsa da antidemokratik, hukuk dışı, keyfi uygulamaların temel sebebi olduğu gibi bırakılıyor.
Yargıdaki siyasallaşma
İktidarın yargı reformu stratejisi, 2019 yılında yine Erdoğan tarafından ilan edilmişti. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan planda insan haklarının, düşünce ve ifade özgürlüğünün temel alınacağı vaat edilmişti. Tutuksuz yargılamanın esas alınacağı vurgulanmıştı.
Herkesin tanık olduğu gibi geçen iki yılda tutuklama dalgası had safhaya ulaştı. Mahkemeler ise bir dizi önemli davada son derece siyasi kararlara imza attı. Son olarak HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun başına gelenler, yargıdaki siyasallaşmanın açık örneklerinden biri.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargının tarafsız, bağımsız ve adil olacağını vaat ediyor. Yargıyı kontrol ettiğini söyleyen yine kendisiydi. Hakim ve Savcılar Kurulu, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi üyeliklerine yapılan siyasal atamalar, iktidar bloku bileşenlerinin Anayasa Mahkemesi'ne ve yerel mahkemelere açıkça baskı yapması, yani Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen otoriter yönetimin kendisi demokratikleşmeyi, adaletin sağlanmasını, bağımsız yargıyı, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engelliyor.
İnsan Hakları Eylem Planı, şatafatlı bir şekilde sunulsa da hedeflerin AKP seçmenleri ve toplumdaki hoşnutsuzlukları bir ölçüde dindirmek, adalet ve özgürlük taleplerini oyalamak, acil çözüm beklentilerini bürokratik planlara zamana yaymak olduğu aşikar. Amaçları aynı, kendi iktidarlarını tahkim etmek ve 2023 sonrasına uzatmak.
Erdoğan'ın iki vurgusu
Cumhurbaşkanı insan haklarından bahsederken birden bire Siyasi Partiler ve Seçim Kanununda değişikliği dönük bir çalışma başlattıklarını söyledi. Bununla ilgi verdiği tek bilgi "katılımı artırmak" için yapıldığı.
AKP+MHP ittifakının siyasi partiler kanununda bir dizi değişiklik yapmaya hazırlandıkları uzun zamandır söyleniyordu. Bu değişiklik işaretleri iki yönlüydü:
- Seçim barajını düşürerek kurulan çok sayıda yeni partiyi rekabete zorlamak, bu partilerin çoğu muhalefet cephesinden çıktığı için Millet İttifakı'nın oylarından tırtıklamak. 50+1 çoğunluğa dayalı olan başkanlık sisteminin ittifakları zorunlu kılması karşısında, muhalefeti parçalayıp dezavantajlı konuma itmek.
- HDP'nin kapatılması ve yerine aynı gelenekten bir partinin kurulmaması için kanunun değiştirilmesi.
İki adımda tek bir şeye hizmet ediyor: Toplumsal tabanı eriyen Cumhur İttifakı'nın olası ilk seçimlerde kazanması, başkanlık rejiminin tahkim edilmesi, mümkünse Erdoğan'ın başkanlık süresinin uzatılması. "2023'te Cumhurbaşkanı adayımız Erdoğan" diyen Devlet Bahçeli bunu açıkça söylüyor.
Erdoğan ikinci vurgusu İnsan Hakları Eylem Planı'nın nihai hedefinin yeni bir anayasaya olarak duyurması. İktidar blokunun hazırladığı anayasa taslağının merkezinde tam da Bahçeli'nin dediği şey, yani Erdoğan'ın başkanlığının tahkim edilmesi ve yasal uyumsuzlukların giderilmesi yer alıyor.
Test ve mücadele
İnsan hakları Eylem Planı'nın nasıl uygulamalara dönüştüğü baskı altındaki milyonlarca insan tarafından kısa sürede test edilecek. Demokratikleşmeyi değil mevcut iktidarın pekiştirilmesini hedefleyen bu siyasi kararların gerçek amacı emekçi sınıflar tarafından görülecek.
Özgürlükçü muhalefet, iktidar blokunun gerçek niyetlerini görmek, "güçlendirilmiş parlamenter rejim" gibi süslü sözlere kapılmamak, sandığın kurulmasını beklemeden kitlelerin mücadelelerini büyütmeye girişmek zorunda.
Otoriter yönetimin altındaki halıyı çekmenin yolu, AKP'ye oy verenler başta olmak üzere her görüşten işçiyi ve emekçiyi ikna etmektir. Bu ise vaatler, geçmişe dönüş sözleri ile mümkün değildir. Küçük ya da büyük her mücadele içerisinde baskıcı yönetimi tahkim etme girişimlerini ve antidemokratik uygulamaları teşhir etmek, herkes için adaleti ve demokratikleşmeyi savunmak, ekonomik krize, çevresel yıkıma ve salgına karşı yükselen feryatları ortak talepler etrafından birleştirmek - İşimiz bu.