Bu yıl 1968 Mayıs'ının 50. yıl dönümünü geride bıraktık. Uluslararası Sosyalist Akım'ın kurucularından Tony Cliff'in bu harekete dair değerlendirmelerini, okurlarımızın dikkatine sunuyoruz.
Tony Cliff
Mayıs 1968’de Fransa’da yaşananlar dünyanın her yerinde sosyalistlere ilham kaynağı oldu.
Öğrenci gösterileri ve üniversite işgallerinin birikimi 10-11 Mayıs Barikatlar Gecesi’nde patladı ve binlerce öğrenci, genç işçi ve Latin Mahallesi sakinleri ile polis arasında muazzam bir çatışma yaşandı. Göstericiler polisi başarılı bir biçimde geri püskürttüler.
Çok güçlü bir desteğe sahip olan ve Barikatlar Gecesine kadar öğrenci eylemlerine muhalefet eden Fransız Komünist Partisi (FKP) artık yükselen dalga ile baş etmenin en iyi yolunun hareketin önderliğine geçmek olduğuna karar verdi. FKP ve yönetiminde olduğu sendika konfederasyonu CGT, bir günlük bir grev ve gösterinin emniyet sübabı işlevini göreceğini umarak 13 Mayıs için greve çağırdı.
Yangın hızla büyüdü
FKP liderliği daha önce defalarca yaptıkları türden, aslında tabanda inşa edilmeyen göstermelik bir grev olmasını bekliyordu. Ama yanıldılar. 13 Mayıs gösterisine 1 milyon işçi ve öğrenci katılmıştı. Tabandaki işçiler inisiyatifi alarak grevi uzattılar. 14 Mayıs’ta Nantes’deki Sud Havacılık işçileri süresiz grev ilan ettiler ve fabrikayı işgal ettiler. Ertesi gün 15 Mayıs’ta Renault-Cleon fabrikası işgal edildi. 16 Mayıs’ta işgal bütün Renault fabrikalarına ve ardından diğer araba ve uçak imalat işyerlerine yayıldı. 19 Mayıs’ta tren, posta ve telgraf hizmetleri durdu. Metro ve şehir içi otobüsler de buna katıldı. Madenler, limanlar ve hava yolları da greve gitti. 20 Mayıs’ta grev 10 milyon işçiyi kapsayan bir genel grev haline dönüşmüştü. Daha önce hiç grev yapmamış olanlar; dansçılar, futbolcular, gazeteciler, tezgahtarlar, teknisyenler de greve katıldı. Kızıl bayraklar işyerlerini süslüyordu.
Devlet Başkanı De Gaulle çaresiz kalmıştı. 24 Mayıs’ta referandum çağrısında bulunduğunda Fransa’da oy pusulalarını bastırabileceği tek bir matbaa bulamadı. Panik halinde pusulaları Belçika’da bastırmaya kalkıştı. Ancak Belçikalı işçiler de dayanışma göstererek oy pusulalarını basmayı reddettiler. 29 Mayıs’ta Almanya’daki Fransız askerlerinden destek bulmayı umarak Fransa’yı terk etti.
Hareket geri çekiliyor
Bütün bunlara rağmen işçi mücadelesi dalgası geri çekildi. 27 Mayıs’ta sendika liderleri işçilere -düşük ücretli işçilere %35 ücret artışı gibi- önemli ekonomik kazanımlar sağlayan bir anlaşma imzaladılar. Greve son çağrısı yapıldı, sağcılar inisiyatifi ele geçirdi ve 30 Mayıs’ta kitlesel bir gösteri yaptılar. Polis işgalci işçileri TV ve radyo istasyonlarından çıkardı, süren her türlü gösteriye saldırdı ve iki işçi ile bir lise öğrencisini öldürdü.
“Ölmüş kuşakların geleneği yaşayanların beyninde bir kabus gibi asılı kalmaya devam eder” - K. Marks
İşçilerin ileriye doğru bu muazzam hareketi boyunca Stalinizmin ölü ağırlığı etkisini hissettirdi. Fransız işçilerinin FKP’ye büyük bir bağlılığı vardı. Bir kuşak işçi parti tarafından eğitilmiş ve yetiştirilmişti. Geçmişteki bir örnek, FKP’nin işçiler üzerindeki gücünü iyi bir şekilde gösterir: Amerikan ve İngiliz orduları Alman ordusunu yendiğinde FKP önderliğindeki direniş hareketi Maqui, Paris’i işgalden kurtardı. Paris silahlı işçilerin kontrolündeydi. FKP Genel Sekreteri Maurice Thorez Moskova’dan Paris’e uçarak ‘tek polis, tek ordu, tek devlet’ politikasını açıkladı. Thorez’in bahsettiği polis, savaş boyunca Nazilerle işbirliği yapmış olan polisti. Buna rağmen işçiler Thorez’in talimatını kabul ettiler ve silahlarını teslim ettiler.
FKP ve CGT bürokrasisinin belirleyici rolü
Paris’te bir milyon işçi ve öğrencinin gösteri yaptığından bahsetmiştik. FKP liderliği işçilerle öğrencilerin bir araya gelmesini istemedi. Öğrenciler FKP’nin etkisinden daha uzaktı ve Partiden çok daha soldaydılar. FKP liderleri bu nedenle, gösterideki işçi kortejini öğrenci kortejinden koparmak için yirmibin görevliden oluşan bir zincir oluşturdular.
Fabrika işgallerinde de FKP ve CGT bürokrasisinin rolü belirleyiciydi.
İşçilerin %80-90’ı eve gönderildiği için sadece bir azınlık işgallere katıldı. Evlerinde izole olan işçiler hareketin strateji ve taktiklerini tartışma ve havasını soluma olanağını kaçırdılar.
Grev komiteleri işçiler tarafından seçilmemiş, sendika görevlilerince atanmış işçilerden oluşuyordu.
Genel grevi bitirmek için bir fabrikadaki işçilere diğer fabrikanın işçilerinin işe döndüğü söylendi ve bu taktik birçok yerde tekrarlandı. İşyerleri arasında sendikalardan bağımsız bir haberleşme ağı olmadığı için bu taktik sonuç aldı.
Rusya’da Şubat 1917 Devrimi
Mayıs 68’de Fransa’daki işçilerin bilincindeki çelişkileri anlamak için bakılması gereken en iyi yer Rusya’daki Şubat 1917 devrimidir. Bu devrim Çarlığı yıkmıştı. Polis teşkilatı tamamen dağılmıştı. İşçiler her yerde Sovyetlerde örgütlenmişti. Ordu içinde asker komiteleri ortaya çıkıyordu.
Lenin o dönemde Rusya’da egemen olan durumu “ikili iktidar” kavramı ile tarif etti. Sovyetler güçlüydü ama Sovyetlerin yanı sıra burjuva Geçici Hükümet vardı. Asker komiteleri vardı ama orduyu generaller yönetmeye devam ediyordu. Sovyetler, milyonlarca insanın barış isteğini dile getiriyordu ama emperyalist savaş devam ediyordu. Her fabrikada güçlü işçi komiteleri vardı ama fabrikalar hala kapitalistlerindi. Milyonlarca köylü Sovyetlerde örgütlenmişti ama toprak sahipleri tek cm2 toprak kaybetmiş değildi. Sovyetlerin liderliği, Menşevikler ve Sosyal Devrimciler burjuva hükümeti ve politikalarını destekliyordu.
Şubat Devrimi geçmişten bir kopuştu ama kesin bir kopuş değildi. Dönemin kurumlarında ve milyonların bilincinde çelişkiler varolmaya devam ediyordu.
Petrograd Sovyeti yeni ve harika bir kurumdu ama önderliğinde Bolşevikler yoktu. Sağ kesimin yönetimindeydi. Sovyetin 1600 üyesinin sadece 40’ı, %2.5’i Bolşeviklerden oluşuyordu. Çarı destekleyen milyonlarca insanın, Çarlıktan kopuşu ve sola kayışı onları hemen Bolşeviklere getirmedi. Bolşeviklerin sağındaki örgütlere, Menşevikler ve Sosyal Devrimcilere aktılar. Bolşevikler Moskova ve Petrograd Sovyetlerini Eylül ayında kazanıncaya kadar aylarca mücadele ettiler. Şubat ve Ekim arasındaki olayları uzun uzun anlatacak yerimiz yok. Bu süreç Bolşeviklerin hedefe doğru hep istikrarla yürüdükleri bir süreç değildi. Bolşeviklerin Petrograd’daki etkisi Haziran sonuna kadar artmaya devam etti. Temmuz başında geri itildiler: Parti pratik olarak yasadışı hale getirildi, matbaası yok edildi, Lenin saklanmak zorunda kaldı, Troçki tutuklandı. Temmuz, Troçki’nin yazdığı gibi, bir iftira kampanyası ayıydı. Basın histerik bir biçimde Lenin’in Alman ajanı olduğu suçlamalarıyla doluydu. Sağa kayış, aşırı sağcılara güven verdi ve 27-30 Ağustos’ta Rus Genelkurmay Başkanı General Kornilov bir darbe girişiminde bulundu. Başarılı olsaydı faşizm adını İtalyanca’dan değil Rusça’daki karşılığından öğrenecektik. Troçki hapishaneden Kornilov’a karşı Petrograd’ın savunmasını örgütledi. Kornilov’un yenilmesi Bolşeviklerin ileri doğru yürüyüşünü hızlandırdı. Birkaç gün sonra Bolşevikler Petrograd ve Moskova Sovyetlerinde çoğunluk haline geldiler ve birkaç hafta sonra da Ekim Devrimi oldu.
Devrim bir günlük bir olay değil bir süreçtir. İşçiler eskiden egemen olan burjuva fikirlerden kopmak zorundadırlar ama bu kopuş bir günde tamamlanmaz. Bir süre işçiler içinde çelişkili bir bilinç varolmaya devam eder. Bolşeviklerin Nisan’dan itibaren sloganı olan “toprak, ekmek ve barış- bütün iktidar Sovyetlere”, toprak isteyen milyonlarca köylünün, ekmek isteyen milyonlarca aç insanın ve savaşın eziyet ettiği milyonların sorunlarına cevap vermek açısından tutarlıydı. Ancak uzunca bir süre birçok işçi, “elbette toprak istiyoruz ama savaş bitene kadar bekleyelim, parlamentodan bize toprak veren bir yasa geçsin”, “elbette barış istiyoruz ama savaşta galip çıkalım sonra barış sağlanır” diye düşünüyordu.
Mart 1917’de Bolşevik partinin 23 bin üyesi, Sovyetlerde de %2.5’lik bir destekleri vardı. Bolşevikler zafere doğru ilerlemelerine yetecek güçte bir sıçrama tahtasına sahiptiler. FKP’nin solundaki alternatifler
Fransa’da Mayıs 68’de Troçkistlerin sayısı 400’dü. Örgütlü Maoistlerin sayısı da benzerdi. Stalinistlere alternatif olamayacak kadar küçüktüler. Troçkistlerin onbinlerce üyesi olsaydı, 13 Mayıs gösterisindeki bir milyon işçi ve öğrenci ile 20 bin kişilik görevli zincirini aşarak bir araya gelmek gerektiğini başarılı şekilde tartışabilirlerdi. İşgal altındaki fabrikalardaki işçilerle eve gitmemelerini, işyerinde kalmalarını tartışarak onların inisiyatifinin önünü açabilirlerdi. Atanmış komiteleri kabul etmek yerine grev komitelerini seçmeyi savunabilirlerdi. Fabrikalar arasında iletişim sağlayarak bürokrasinin grevi bitirmek için kullandığı böl-yönet taktiğini etkisizleştirebilirlerdi.
Gelmekte olan Mayıs 68
Gelecekte kitlesel bir patlama kaçınılmaz. Elbette önceden bunun tam olarak ne zaman olacağını kestirmek imkansız. Nitekim Lenin, Şubat devriminden üç hafta önce İsviçre’de bir grup Genç Sosyalist’e konuşma yaparken, 1905 devrimi üzerine analizini, Rus devrimini kendi kuşağının değil gençlerin görebileceğini söyleyerek bitirmişti. Devrimden birkaç gün önce (7 Şubat’ta) arkadaşı Inessa Armand’a “Dün bir toplantı vardı, toplantılar beni yoruyor, sinirlerim iyi durumda değil, baş ağrıları, toplantının sonunu beklemeden çıktım” diye yazıyordu. Birkaç gün sonra devrimin başlayacağını bilse bu şekilde şikayet etmezdi.
Önemli dönüm noktaları asla öngörülemez. Bu çok anlaşılır bir durum. Uzunca bir süre tarih çok yavaş ilerler. On, yirmi yıl boyunca sadece moleküler değişiklikler yaşanır, sonra aniden bir günde veya bir haftada, kuşaklar boyunca olmadığı kadar büyük değişiklikler gerçekleşir.
Bugün kapitalizmin çelişkileri 1968’de olduğundan çok daha keskin. 1968, kapitalizm tarihindeki en uzun ekonomik genişleme döneminin sonuna doğru gerçekleşti. 1973’ten bu yana ekonomik durgunluklar birbirini izledi. Kapitalizmin istikrarsızlığı her zamankinden fazla, işçilerin sömürüsü ve huzursuzluğu günbegün artıyor. Büyük patlamaların olması kaçınılmaz. Ancak bu patlamaların proleter bir zaferle sonuçlanması için devrimci partiye olan ihtiyaç her zamankinden fazla. İşçi kitlelerinin kendiliğinden eylemi buhar gibidir. Devrimci parti ise piston görevi görür. Tek başına bir piston hiçbir işe yaramaz, kendi başına buhar ise etrafa dağılarak kaybolur. İşçi sınıfının zaferi için liderlik sorunu yaşamsaldır. Mayıs 68 bizim için hem bir ilham hem de bir uyarı olmalıdır.
Kaynak: tonycliffarsivi.wordpress.com
marksist.org