İstanbul'da düzenlenen Marksizm 2019 toplantılarının üçüncü gününde, tüm dünyada ve Türkiye'de antikapitalist sol alternatifleri güçlendirme vurgusu öne çıktı.
Cuma günü "Stalinizm, Marksizmin bir yorumu mu?", "Corbyn'den Ocasio-Cortez'e dünyada sosyalizmin yükselişi", "Trump bir dünya savaşını göze alabilir mi?" oturumları oldu.
Sunumlardan öne çıkanlar şöyleydi:
Stalinizm, Marksizmin bir yorumu mu?
Dila Ak: "Karşıdevrimden sonra işçilerin devlet üzerindeki kontrolü azaldı"
Lenin, her zaman “Rusya’da tek başına devrim olmaz, kendimizi daha büyük bir devrim için hazırlamalıyız” demiştir. Lenin “Rusya’da bir süre devlet kapitalizmi uygulayalım, işçiler bizi anlar” da demiştir.
Ama 1917 Ekim Devrimi sonrasında Bolşevik Parti hükümeti, kendisini emperyalistler ve onların müttefiki Beyaz Ordu ile büyük bir savaşın içinde buldu. Bu savaşta Bolşevik Parti kadroları ve proletaryanın önemli bir kesimi öldü. Savaşın getirdiği açlık ve yoksulluk, sağ kalan işçilerin önemli bir bölümünün kentleri terk etmesine, kırsala dönmesine yol açtı.
Bolşevik Parti savaş döneminde ve sonrasında devlete egemen oldu. Tek parti yönetimi oluşturuldu. Kızılordu, ihtiyaçlarını karşılamak için eski Çarlık dönemi subaylarını işe aldı. Gizli polis teşkilatı ÇEKA, insanları sorgusuz, mahkemesiz cezalandırabilen bir kurum hâline geldi. ÇEKA’nın yerine kurulan GPU ve daha sonra KGB, bu tutumu devam ettirdi.
Kızılordu ve ÇEKA’nın merkezileşmesi ve güçlenmesi ile proletaryanın devlet üzerindeki etkisi giderek azaldı. Fabrika komitelerindeki işçi sayısı azaltıldı. Grevler yasaklandı, sendikalar baskı altına alındı. Bu süreçte Troçki’nin de içinde yer aldığı Birleşik İşçi Muhalefeti kuruldu, bu hareket olumsuzluklara karşı eleştirilerini dile getirdi.
Petersburg parti sekreteri Kirov’un 1934 yılında şüpheli bir şekilde öldürülmesi, Stalin’in temizlik yapması için bahane oldu. Parti sekreteri Stalin, süreç içinde tüm muhalefeti düşman ilan etti ve yok etti. Ekim Devrimi sırasında Bolşevik Parti Merkez Komitesi üyesi olan kişilerin tümü (Lenin ve Stalin hariç, Lenin 1924’te öldü) bu süreçte öldürüldü. Milyonlarca parti üyesi ve sivil insan öldürüldü.
Stalin dönemi Rusya’da ücret farklarını incelediğimizde, generallerin 15 bin ruble, subayların 5000 ruble, fabrika müdürlerinin 1500 ruble, işçilerin ise ortalama 200 ruble aldığını, asgari ücretin 110 ruble olduğunu görmekteyiz. Bu sayılar bürokratik devlet yapısının ücretler düzeyinde ifadesidir. Ücret farklılıkları dönemin kapitalist devleti ABD’de bu ölçüde değildir. Bir işçi ile bir general arasında Rusya’da 75 kat fark varken, ABD’de bu fark 5 kattı.
Ahmet Yıldırım: "Stalinizm, işçi sınıfına savaş açan yönetici bürokrat sınıfın ideolojisidir"
Stalinizm ideoloji olarak hakim sınıfın fikridir. Hakim sınıfların çıkarı için çalışır. Sadece Rusya’da değil, dünyanın her yerinde hakim sınıfların lehine adımlar atmıştır. İngiltere’de 2. Dünya Savaşı sonrası genel grevin başarılı olmasını engellemiştir. İspanya’da iç savaşta devrimcilerin yenilmesini sağlamıştır. Almanya’da Komünist Parti ile Sosyal Demokrat Parti'nin kavga etmesine ve aradan faşizmin iktidara gelmesine yol açmıştır. Macaristan, Çekoslovakya ve Afganistan’ı işgal etmiştir. Tüm bunlar Stalinizmin eserleridir. Ama 2. Savaş sonrası dünyanın yarısında Stalin’in sözü geçtiği için Troçkistler güçsüzleşmiştir. Stalinizm, işçi sınıfına savaş açan yönetici bürokrat sınıfın ideolojisidir.
Türkiye’de de stalinizmin etkisi çok fazladır. 90’lı yıllarda kamu çalışanları hareketi, en etkili sınıf hareketiydi. Ama stalinistler bu harekete küçük burjuva damgası vurdu, küçümsedi. Stalinistler, Kürt sorununda milliyetçilik yaptı, 28 Şubat darbesinde darbe destekçiliğine soyundu. 1999’da neoliberalizme karşı Seattle’de başlayıp Dünya Sosyal Forumu adı altında yayılan direnişe destek olmadı. 2011 yılında başlayan Arap isyanlarını, emperyalistlerin oyunu diyerek küçümsedi. Suriyeli göçmenlere karşı ırkçılık yaptı. Tüm bunlar stalinizmin milliyetçi, egemen sınıf yanlısı karakterini ortaya koymaktadır.
Marx manifestoda der ki, işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacak. Stalinizmde egemen sınıf yönetici bürokrat sınıftır, ekonomik yönetim tarzı devlet kapitalizmidir. Stalinizm çoğulcu değildir, parti ve tek insan iktidarını savunur, uygular. Biz sosyalistler enternasyonalistler, sınırları yapay olarak görürüz, dünya devrimini savunuruz. Bu konuda kaynak olarak Marx’a, Lenin’e, Rosa’ya, Troçki’ye bakmak gerektiğini söyleriz.
Corbyn'den Ocasio-Cortez'e dünyada sosyalizmin yükselişi
Sosyalizmin yükselişi
İkinci oturumda ise Corbyn'den Ocasio-Cortez'e dünyada sosyalizmin yükselişi konuşuldu. Sunumlar şöyleydi:
Roni Margulies: "Ben devrimi savunuyorum"
Dünya sağa kayıyor veya dünyada sosyalizm güçleniyor demenin her ikisi de durumu yeterince açıklamaz. Dünya siyaseti ciddi bir istikrarsızlık döneminden geçiyor. Dünyada sosyalistler için olumlu gelişmeler oluyor. 2011’de başlayan Arap isyanları yenilmişti, şimdi Sudan ve Cezayir’de tekrar başladı. Özgürlük talepleri ile ayaklanan Sudan halkı diktatör Beşir’i kovdu, yerine gelen generali de kovdu. Halk hâlâ meydanlarda, taleplerini savunmaya devam ediyor. Meydanları işgal eden Sudan halkının eylem tarzı Gezi’yi ve Tahrir’i hatırlatıyor.
ABD’de kadınlar son meclis ve senato seçimlerinde önemli başarı sağladı, tarihinde ilk defa kadın senatör seçen eyaletler var. İki hakim partinin (Cumhuriteçi ve Demokrat) ikisinin de sağcı olduğu ABD’de Demokrat Parti içinde iki yıl önce oluşan Demokratik Sosyalistler grubu, bu seçimlerde önemli başarı sağladı, üye sayısı 50 bine çıktı.
Sosyalistlerin önünde bir soru var, reform mu, devrim mi? ABD’deki gibi parlamenter yoldan mı medet ummalıyız, yoksa Sudan’daki gibi aşağıdan bir hareket mi örgütlemeliyiz? Ben devrimi savunuyorum.
Melek Ulagay: "Sarı Yelekliler kendilerini 1789 ile özdeşleştiriyorlar"
Fransa’da Sarı Yelekliler hareketinin bazı eylemlerine katıldım. Hareketin içindeki insanlarla konuştum. Fransa tarihinde üç önemli devrimsel hareket var. 1789 devrimi, 1848 işçi isyanları, 1871 komün hareketi. Sarı Yelekliler kendilerini daha çok 1789 ile özdeşleştiriyorlar, lidersiz bir hareketler. İlk yürüyüşlerini 17 Kasım 2018 tarihinde Paris’te 125 bin kişinin katılımı ile yaptılar. Eylemlerinin ana sebebi dizel yakıta yapılan vergi zammıydı. Hareketin içinde aşırı sağdan veya soldan insanlar var, emekliler, kadınlar var, politik olarak çok geniş bir yelpazeyi içeriyorlar. Sarı Yelekliler, 17 Kasım’dan itibaren her hafta yürüdüler, 16 Mart yürüyüşünde Champs-Élysées'de çatışmalar oldu, dükkanlar tahrip edildi. O tarihten sonra Macron, Paris merkezini eylemlere yasakladı. 23 Mart eylemi banliyöler tarafında yapıldı. 1 Mayıs bile Paris merkezinde yapılamadı. Sarı Yelekliler “Biz Kaliforniya’da sokakta yatan insanlar için de yürüyoruz” diyorlar. 23 Mart eylemine ilk defa siyah insanlar da katıldı.
Ferda Keskin: "Enternasyonal bir sosyalizmi savunmalıyız"
2008 krizi sonrası dünyada iki hareket öne çıktı; birincisi özgürlük isteyen Arap isyanları, ikincisi neoliberal kapitalizme isyan eden eylemler. Bugün Sudan bir özgürlük talebidir, Sarı yelekliler ise neoliberal kapitalizme isyan eylemleridir. 2008 ekonomik krizi, daha sonra politik krize yol açtı. Küreselleşmeyi savunan neoliberalizm, güvenlik kaygıları öne çıktıkça ulusal sınırlarına dönmeye başladı. Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık yayıldı, otoritarizm gelişti. Reform mu, devrim mi sorusuna devrim demeliyiz, ama nasıl bir sosyalizm diye de sormalıyız. Elbette enternasyonal bir sosyalizmi savunmalıyız.
Trump bir dünya savaşını göze alabilir mi?
Marksizm 2019'un üçüncü gününün son oturumunda ise İngiliz marksist kuramcı, Sosyalist İşçi Partisi'nin (SWP) liderlerinden Alex Callinicos, "Trump bir dünya savaşını göze alabilir mi?" sorusuna yanıt aradı. Toplantının video kaydı şöyle:
>>Alex Callinicos: "Trump bir dünya savaşını göze alabilir mi?"