"Ankara'nın dehlizlerini açın!"

HRANT'IN ARKADAŞLARI
Tipografi
  • Daha Küçük Küçük Orta Büyük Daha Büyük
  • Varsayılan Helvetica Segoe Georgia Times

Dink ailesi ve avukatları, bugün bir basın toplantısı düzenleyerek Hrant Dink cinayeti davası hakkında DDK'nın hazırladığı raporu değerlendirdi. Avukat Fethiye Çetin, savcılıkta bir hareketlenme olduğunu belirterek, davanın bütün bilgi, belge ve bağlantıları kapsar şekilde yeniden başlatılmasını talep ettiklerini söyledi. Rakel Dink ise "Benim, sizin davanız olmaktan çok, yüzleşme davasıdır" diyerek adalet çağrısı yaptı.

İstanbul'da gerçekleşen basın toplantısında Hrant'ın Arkadaşları'ndan Hayko Bağdat, Dink ailesi avukatları İsmail Cem Halavut ve Fethiye Çetin, Prof Dr. Turgut Tarhanlı ile Rakel Dink ile Hosrof Dink konuştu.

"DDK raporu olumlu fakat eksik"

Dink ailesi avukatları, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan raporun olumlu olduğunu, davanın gelişmesi için yenilikler içerdiğini, ancak eksiklikler de taşıdığını belirtti.

Avukat İsmail Cem Halavut, farklı illerde, değişik görevlerde, hatta birbiriyle çatışır durumdaki devlet kurumlarının Hrant Dink'in öldürülmesi süreci ve sonrasında aynı tutumu aldıklarına dikkat çekerek, DDK'nın sorumluluğu olan devlet görevlileri arasındaki örgütsel bağlantıyı ıskaladığını belirtti.

"MİT'e dokunulmadı"

 

Avukat Fethiye Çetin ise DDK raporunu önemli bulduklarını, cinayette sorumluluğu olan devlet görevlileri hakkındaki soruşturmada bir hareketlenme yaşandığını söyledi. Savcının "Cinayeti Ergenekon'un Trabzon yapılanması işledi, ancak Trabzon İstihbaratı telefon kayıtlarını sildiği için delil bulunamadı" şeklindeki gerekçesine rağmen, DDK raporunda birçok bilgi ve belge olduğunu belirterek, istendiği takdirde örgütsel bağlantının kolayca açığa çıkartılacağını söyledi.

Çetin, dava süresinde Emniyet ve Jandarma'nın çokça tartışıldığını ancak iki yöneticisi, öldürülmeden hemen önce Hrant Dink'i tehdit eden MİT'e dokunulmadığını, bunun tartışma konusu dahi yapılmadığına dikkat çekerek, cinayette devletin gizli istihbarat örgütünün rolü olduğunun altını çizdi. Fethiye Çetin, iki MİT yöneticisi hakkında zamanaşımı kararı verildiğini ve mahkemenin hiçbir gerekçe göstermeden haklarındaki soruşturmayı bitirdiğini de belirtti.

Avukat Fethiye Çetin, MİT İstanbul ve Trabzon bölge başkanlıkları arşivlerinde konuyla ilgili araştırma yapılmasını ve sorumlular hakkında dava açılmasını talep etti.

Başbakan'a çağrı

 

Avukat Fethiye Çetin, Dink davasının bir skandalla sonuçlanmasının ardından Başbakan'ın "Dink davası Ankara'nın dehlizlerinde kaybolmaz. Altı dilde söylenen Sarı Gelin türküsünü, Şişli'de sıkılan bir kurşun susturamaz" sözlerini hatırlatarak şu çağrıyı yaptı:

"Sayın Başbakan, lütfen sözünüzün gereğini yapın ve Ankara'nın dehlizlerini açın, bu cinayetin diğerleri gibi o karanlık dehlizlerde kaybolmasına izin vermeyin. Aksi takdirde o dehlizlerin karanlığı, bugünümüzü ve geleceğimi tehdit etmeye devam edecek. Bu dehlizleri ve bu dehlizlerin oluşturduğu karanlığı aydınlatmak, gelecek kuşaklara karşı hepimizin boynumuzun borcudur."

İttihatçıların yasası devlet görevlilerini koruyor

 

Prof. Dr. Turgut Tarhanlı ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 1954'ten beri Türkiye'nin hukuk rejiminin bir parçası olduğunu belirterek, Dink davasında Türkiye'yi 4 kez mahkûm eden AİHM'in kararlarının uygulanmasının zorunlu olduğunu belirtti. Tarhanlı, kamu görevlilerini koruyan yasanın 1913'te İttihatçılar tarafından yapıldığını ve bugüne dek özü değişmeden korunduğunu da belirterek, bu yasanın değiştirilmesinin de bir zorunluluk olduğunu vurguladı.

"Kapalı kapılar ardında değil, meydanlarda özür dileyin"

 

Rakel Dink ise adaletsizliğe karşı öfkeliydi ve şunları söyledi:

"Cinayetten önceki döneme takılı kalmıştır benim aklım. Onca tehditler, ölümle tehditler, AGOS'un önünde protesto edilmeler, 2005'ten itibaren tehditlerin artması ve bunları hiç görmeyen Başbakan, bunları hiç görmeyen İçişleri Bakanı, bunları hiç görmeyen Adalet Bakanı, hiç bunları görmeyen istihbarat, emniyet... Onlar nerdeydi? Benim basit, sıradan bir vatandaş, bir eş olarak göz ardı etme hakkım bulunabilir. Ama onların, bu görevlerde bulunanların göz ardı etmeye, görmezlikten gelmeye, kör olmaya sağır olmaya hakları yoktu.

 

Ruhsal ve bedensel olarak biz, görünen devletin himayesi altındayız. Devlet yapısının kendisi de öyle ifade ediyor; bizi korumakla mükelleftir. Ama burada ne görüyoruz? Üç maymun görevi yapmıştır. Görmek istemiyor, duymak istemiyor, söylemek de istemiyor. Çünkü ne söyleyecek? Ya 'öldürün' diyecek ya da gene şeyi söylemiş olacak. Mahkeme sonucu da bunu gösteriyor.

 

Eşim öldürülmüş. 100 kişiyi de mahkûm etseler bana ne getirisi olacak? Hepimiz görecek miyiz? Özlemimizi alacak mıyız? Ama adalet yerine oturdu diye bir rahatlama gelecek. 'Türkiye değişiyor' diye bir öngörü başlayacak. Hissiyatımız değişecek: "Bu devlet gerçekten adaletli davranmaya başladı, haksızlıklarla yüzleşmeye başladı."

 

Hrant Dink davası, benim davam, sizin davanız olmaktan çok yüzleşme davasıdır. Hrant Dink davası, Türkiye'nin adalete karşı duruşunu sergileyecek bir davadır. Hrant'ın 1974'ten beri gözetim altında olduğu söyleniyor. Yasin Hayal de gözetim altında. Nasıl bir gözetim bu? Sormak istiyorum: Bir Ermeni olacak, Tuzla Kampında yöneticilik yapacak, AGOS gazetesini açacak, uğradığı bütün haksızlıkları ifade edecek, MİT'in bundan haberi olmayacak. Ben cevap bulamıyorum. 'Yalancısınız' derim ancak. Başka bir kelime yok. Suçluyu suçsuz çıkartmaktan da, suçsuzu mahkûm etmekten de tanrı iğreniyor. Benim de artık midem bulanıyor bu Türkiye'de yapılan haksızlıklardan.

Sivas davası da aynen öyle. Herkes çıkmış, orada toplanmış, kendi dertlerini dile getiriyor. Yaşlı başlı erkekler, kadınlar gözyaşlarını siliyor davadan sonra. Ama nerede bunu anlayabilecek yürek? Nerede anlayabilecek hissiyat? Gaz bombalarıyla cevap veriyorlar o gözyaşlarına, o acılara, o adaletsizliklere. Bakalım ne zaman göreceğiz adalet ışıltılarını.

 

Meydanlara bağırarak hakaret etmeyi biliyorlarsa, bağırarak özür dilemesini de bilsinler. Patrikhane'ye giderek kapalı kapılar ardında özür dilemesinler."

Balyoz'a, Kafes'e, Genelkurmay'a bakın!

Hrant Dink'in kardeşi Hosrof Dink ise Hrant Dink'in katledilmesi için oluşturulan atmosferde Genelkurmay'ın ve Ergenekon çetesinin yaptıklarına dikkat çekerek, Balyoz ve Kafes darbe planı davaları başta olmak üzere Ergenekon soruşturmalarında Dink cinayeti hakkındaki birçok açık bilgi ve belgenin olduğunu söyleyerek davanın artık başlamasını istedi.

SON SAYI