"Faili meçhuller bitti", Ermeniler hariç
En son 2007'de Hrant Dink, üç ay sonra da Malatya Zirve Yayınevi'nde üç Hristiyanın öldürülmesinden beri Türkiye'de faili meçhul cinayetlerin bittiği söyleniyor. Ama gerçek öyle değil.
Adalet Bakanlığı verilerine göre 2006-11 arasında 600'den fazla gayrimüslim mezarlığı, ibadethanesi veya mülküne zarar verildi.
24 Nisan 2011'de Ermeni genç Sevag Şahin Balıkçı, askerliğini yaptığı Batman'da öldürüldü. Katili serbest.
Ekim 2011'de bir Ermeni kadın, bindiği taksinin şoförü tarafından "kâfir", "Ne işiniz var bu ülkede?" denilerek, sırf Ermeni olduğu için dövüldü, saçlarından sürüklenerek arabadan atıldı. Güpegündüz sokak ortasında meydana gelen bu olayın faili hala bulunmadı.
2011 yaz aylarında, Marmaris'te gümüşçülük yapan bir Ermeni kadın, diğer esnaflar tarafından "pis Ermeniler, defolun gidin!" diyerek uzun süre hakarete uğradı. Polis işlem yapmadı. Kadın Türkiye'yi terk edip Belçika'ya yerleşmek zorunda kaldı.
26 Şubat 2012'de, İçişleri Bakanı'nın konuşma yaptığı ve Ermenilere "Hepiniz Piçsiniz" pankartlarının açıldığı 'Hocalı Mitingi' sonrası, bir Ermeni kadının bahçesine mitingde kullanılan malzemeler bırakıldı. Kadın şikâyetçi oldu. Sonuç alamadı.
Aralık 2012'de İstanbul Samatya'da 87 yaşındaki bir Ermeni kadın saldırıya uğradı. Darp edildi, ziynet eşyaları çalındı ve bir gözünü kaybetti.
Yine Aralık 2012'de, Noel zamanı, 84 yaşındaki Ermeni kadın Marisa Küçük, evinde yedi yerinden bıçaklandı, boğazı kesildi ve vücuduna keskin bir aletle haç çizildi.
Son olarak da bugün, Kadıköy'de, Aramyan Uncuyan İlköğretim Okulu'nda bilgisayar öğretmeni olarak görev yapan İlker Şahin, yalnız yaşadığı evinde boğazı kesilerek öldürüldü. Cinayet, Şahin'in, Noel Bayramı'nın ardından 8 yıldır görev yaptığı okula dönmemesi üzerine ortaya çıktı.
İlker Şahin Ermeni değildi ama Ermeni okulunda görev yapıyordu. Nefret cinayetlerinde fail kurbanı bir gruba aidiyeti veya öyle varsayılması üzerine seçer. Bu cinayette kurbanın, görev yaptığı okul itibariyle Ermeni sanılması ya da Ermenilere yakınlığı nedeniyle seçilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Türkiye'de bir nefret suçları yasası olsa idi tüm bu cinayetlerin arkasındaki saik bu yönüyle araştırılabilecekti. Ama şimdi hepsi adi vakalar olarak görülüyor. Oysa manzaraya topluca bakılırsa bunların bir plan çerçevesinde ve belli bir kimliğe yönelik olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Ermenileri 'ezeli düşman' olarak gören zihniyet yeniden ve daha korkutucu biçimde harekete geçti. Bu noktada caydırıcı olabilecek yegâne şey yargının harekete geçerek bu olayların faillerini bir an önce mahkeme önüne çıkarması, olayların ardındaki asıl nedeni sorgulayarak en ağır cezaları vermesidir.
Soykırımın 100. yıldönümü yaklaşırken bu gibi olayların artmayacağının hiçbir garantisi yoktur. Yaşanacak yeni cinayetlerin sorumluluğu şimdi ve derhal harekete geçmeyen yargı ve kolluk kuvvetlerinin; acil ihtiyacımız olan nefret suçları yasasını bir an önce çıkarmayanların olacaktır.
Ermenilere yönelik nefret cinayetleri konusunda savcıları göreve, tüm kamuoyunu Ermenilerle dayanışmaya çağırıyoruz.
Ermeni halkı yalnız değildir.
Hepimiz Ermeniyiz!
Irkçılığa ve Milliyetçiliğe
DurDe Girişimi
(11 Ocak 2013)