İdlib’deki katliamı bahane eden ABD ordusu, Suriye’de rejimin askeri üssüne saldırdı. Cumhurbaşkanı ve hükümet bu saldırıyı destekleyerek, ABD’nin daha da ileri gitmesini, bunu Türkiye ile birlikte yapmasını istedi. ABD bombardımanıyla Suriye’ye barış geleceğini söylüyorlar.
Obama döneminde Bush politikalarının aldığı ağır yenilgiden geri adım atmak zorunda kalan ABD, Trump’la birlikte yeniden “sahalara dönmek” zorundaydı. Zira mesele ABD açısından hiçbir zaman insan hakları, masumları öldüren canavarlardan hesap sormak meselesi olmadı. ABD açısından mesele, 21. yüzyılda imparatorluğunu garanti altına almak. 21. yüzyılın da tıpkı 20. yüzyıl gibi bir ABD yüzyılı olmasını kesinleştirmek. Yoksa Musul’da ABD’nin koordine ettiği harekat, sivil ölümlerde beklenemedik artışlardan bir süre durdurulmuşken, İsrail’in Filistin’de yaptığı her canavarlığı destekleyeceğini şimdiden ilan etmiş, Mısır’da kanlı bir askeri rejimin liderini daha kısa süre önce ağırlamış Trump’ın meselesi, İdlib’de Esad rejiminin yaptığı vahşet değil. Aslolan, kasabanın şerifinin geri döndüğünü dünyaya göstermek.
ABD ordusu dünyanın en büyük cinayet şebekesidir. Katillerin herhangi bir ülkeye özgürlük, eşitlik getireceğini düşünmek, yakın ve uzak tarihi inkâr etmek olur. Bugün yüz yüze kaldığımız Irak, ABD’nin Irak işgalinin ürünü. IŞİD de ABD’nin katliamlarının ürünü. Bu nedenle, cinayet şebekelerinden birisini tercih etmek barıştan ve ezilen halklardan yana tutum almak olamaz. Suriye halklarını Esad’ın katliamlarından kurtaracak olan, Suriye’ye askeri müdahale değildir. Esad’a yaptırımlar, Suriye halklarının iradesini esas alan, demokratik bir süreci kapsamadığı sürece,
Suriye’ye askeri her müdahale, emperyalist güçlerin ve bölgesel aktörlerin çıkar çatışmasının bedelini Suriyelilerin ödemesi anlamına gelecektir.
Bu nedenle Suriye’de savaşa hayır!
Kimyasal silah kullanan Esad rejimine hayır!
Başka ülkelerin Suriye’yi bombalamasına ve askeri müdahalelere hayır!
DSİP
07.04.2017