Tarihi davanın 4. duruşması Ankara’da gerçekleşti. İlk davada mahkeme önünde 1000 darbe karşıtı varken, geçen hafta sadece 100 kişi vardı.

Yüzlerce insanı katleden, on binlerce insanı zindanlarda çürüten, yüz binlerce insanı işkenceden geçiren solu ve işçi sınıfını mahveden 12 Eylül darbecilerinin yargılamasının sessizce geçiştirilmesine izin vermemeliyiz.

En kanlı darbenin davası 32 yıl sonra Ankara'da başlıyor. Diktatör Kenan Evren ve dünyanın en zengin generali Tahsin Şahinkaya, işledikleri insanlık suçlarının hesabını verecek.

Bunu halk başardı. On yıllardır darbecilerin yargılanması için mücadele yürütülmeseydi, bugünün darbecilerine, Ergenekon çetesine karşı sokakta mücadele başlamasaydı, favori darbesi olmayanlar bu kanlı çarkın artık kırılması için harekete geçmeseydi, 12 Eylül'ün generallerine dokunulmayacaktı.

İstanbul Kazlıçeşme'de Newroz bayramını kutlamak isteyenlere polis gaz bombalarıyla saldırdı.

Polisin saldırısı sonucu BDP yöneticisi Hacı Zengin yaşamını yitirdi.

Newroz kutlamaları bu yıl yasaklanmasaydı Hacı Zengin ölmeyecekti. Onlarca kişi yaralanmayacaktı.

Cinayetin sorumlusu Kürt halkının uzattığı barış elini tutmayan AKP hükümetidir.

Newroz'u kana bulayan bütün illerdeki kutlamaları yasaklatan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'dir.

Hükümet baskıyı sürdürdükçe kan akmaya devam edecektir.

İstanbul Valiliği Newroz Bayramı'nın 18 Mart Pazar günü Kazlıçeşme'de kutlanmasına yasak getirdi. Gerekçe olarak da bayramın 21 Mart'ta olmasını, başka bir günde kutlanamayacağını gösterdi.

Sudan bir sebeple Newroz'u yasaklamaya çalışıyorlar. Kaldı ki aynı valilik 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün 11 Mart'ta yapılan gösterisine izin vermişti. 2 Mart'ta izin verip etkinliğe iki gün kala yasak getiren bu kararın siyasi olduğu açıktır. Yasak kararı Kürtlerin Newroz gösterisine katılımını azaltma, seslerini kısma amacındadır.

Yargının zamanaşımı kararı ile devlet kendisini akladı. Bu kararla polisin ve askerin denetiminde gerçekleşen bir katliamın üzeri örtülmüş ve yeni katliamlar adeta teşvik edilmiştir.

"Çetelerle hesaplaştıklarını" söyleyerek övünen Başbakan, Sivas katliamı davasının düşmesini "Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun" diye yorumladı. Bir katliam davasının engellenip düşürülmesinden hayır değil sadece utanç çıkar.

Mahkemenin kararı kadar Erdoğan’ın sözleri de Aleviler üzerinde tehdit ve korku havası yaratma girişimlerine katkıda bulunmuştur.

Taksim Meydanı'nda dün "Hocalı katliamı anması" adı altında planlı bir devlet provokasyonu gerçekleştirildi. Günlerdir tüm billboardlarda reklamı görülen nefret içerikli eylem çağrısı sonucu, ülkenin çeşitli yerlerinden İstanbul'a taşınan faşist kitleler, birkaç saat boyunca sokaklarda terör estirdi. Gösterinin hedefi herhangi bir katliamda ölenlerin yasını tutmak değildi. Tüm sloganlar ve pankartlar, Hrant Dink öldürüldüğünden beri "Hepimiz Ermeni'yiz" diyerek mücadele eden yüzbinlerce ırkçılık karşıtını hedef alıyor ve tehdit ediyordu. Eylemde, Dink'in katili BBP üyesi Ogün Samast'ın yanı sıra faşist katil Abdullah Çatlı övüldü; ülkücü faşistler "Küçük Hrant'lar nerede?" yazan dövizler taşıdı, "intikam" çığlıklarıyla Ermeni düşmanlığı saçıldı. Faşist güruh, Agos gazetesine yürümek istedi.

Mahkemenin savcısının bile beraat istediği bir davada yargılanan Ezilenlerin Sosyalist Partisi üye ve yöneticilerine toplam 80 yıl ceza verildi.

Yargıçlar ceza yağdırırken, ESP İstanbul İl Başkanı Hülya Gerçek sokakta yürürken gözaltına alındı ve tutuklandı. Mahkeme heyeti Hülya Gerçek'e 12 yıl hapis cezası verdi.

Hükümet ve MİT ile polis ve yargı arasındaki kriz sürerken, bugün sabah "KCK" operasyonları kapsamında KESK üyelerinin ağırlıkta olduğu 140'a yakın kişi gözaltına alındı.

Kürt siyasetçilerin, avukatların, basın çalışanlarının, sendikacıların ve Kürt halkıyla arasına mesafe koymayan akademisyen ve aydınların sindirilmeye çalışıldığı "KCK" operasyonlarının ne kadar büyük bir saçmalık olduğu, KCK yönetimiyle barış için görüşmeler yürüten MİT heyetinin de davaya dahil edilmesiyle bir kez daha ortaya çıkmıştı.

Arap Baharı, 2010 yılının Aralık ayında Tunus'ta gerçekleşen protestolarla başlamıştı. Diktatör Bin Ali'nin kısa bir süre sonra devrilmesi, isyanın Mısır'a sıçramasını sağladı.

25 Ocak'ta ise Mısır'da gösteriler başladı. Milyonlarca Mısırlı, başkent Kahire'nin Tahrir Meydanı'nı doldurdu. 18 gün devletin askerine, polisine, Mübarek'in karşı-devrimci çetelerine karşı kahramanca mücadele ettiler. Ve sonunda 30 yıllık diktatörü, Mübarek'i devirmeyi başardılar.

Mahkeme, 5 yılda 25 duruşmayı takip eden Hrant'ın ailesi, avukatları ve arkadaşları ile dalga geçercesine, Hrant Dink cinayetinin örgüt işi olmadığına, Hrant öldürüldüğü günlerde İstanbul Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah'ın dediği gibi "milliyetçi duygularla işlenmiş münferit bir cinayet" olduğuna karar verdi.

Böylelikle, 2007 yılında "davada sonuna kadar gidileceğini" ifade eden Başbakan'ın yalan söylediği ortaya çıktı. Zaten cinayette sorumluluğu veya ihmali olan tüm devlet görevlileri, geçtiğimiz 5 yıl içinde, AKP iktidarı döneminde, başka görevlere getirilerek ödüllendirildiler.

SON SAYI