Çeviri: Doğan Tarkan

İnsan ırkı daha önce hiç yaşamadığımız bir çevre kriziyle karşı karşıya bulunuyor. Bu krizin merkezindeyse iklim değişimi yer alıyor. Dünyanın atmosferindeki karbondioksit gibi gazların ısıyı hapsetmesi "sera etkisi" olarak biliniyor ve bu etki olmadan dünyada yaşam imkânsız olurdu. Ancak kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtları yakmanın sonucu olarak atmosfere giderek daha fazla sera gazı salıyoruz. Atmosferin yapısı değiştikçe, çok daha fazla miktarda ısı atmosferde hapsoluyor ve gezegen ısınıyor. Bu süreç dünyamızı şimdiden önemli ölçüde değiştirdi. İklim gazetecisi Fred Pearce "Eğer iklim değişiminin ilk aşamasının nasıl geliştiğini bilmek istiyorsanız, 1998 yılına bakmak yeterli olacaktır." diye yazmıştı. 1998 20. yüzyılın en sıcak yılıydı. Bunun sonucunda da "olağanüstü sert hava koşullarının" yılıydı. Tüm yeryüzünde milyonlarca insan zarar gördü.

Broşürü bu bağlantıdan PDF formatında okuyabilirsiniz.

"Devrimden sonra her şey nasıl olacak? Sosyalizmde şu ve bu sorunla nasıl başa çıkacağız? X, Y ya da Z nasıl örgütlenecek?"

Bu tür sorular genelde Marksistlere sorulmaktadır. Belirtmek gerekir ki, verilen cevaplar sık sık belirsizdir. Elbette, Marx'ın bu alandaki yazıları, abidevi kapitalizm analizi ve tarih ile çağdaş politika konusundaki eserlerine kıyasla daha azdır. Her ne kadar Marx'ın konu üzerinde söyledikleri onun geleneksel pırıltısına sahiptiyse ve sosyalizm hakkında kendisinden sonraki Marksist düşünüşün tümüne temel oluşturduysa da, en önemli sorunları sadece en geniş tipten özet olarak ele almış olduğu da bir gerçektir.

 

Broşürü bu bağlantıdan PDF formatında okuyabilirsiniz.

Türkiye solunun tanımlayıcı özelliği, harcının temel unsuru, sosyalizm değil, milliyetçiliktir. Türkiye'de 1923 sonrasında hemen hemen hiçbir siyasi düşünce akımı Kemalizm'den ve dolayısıyla milliyetçilikten tümüyle azade olmadığına göre, solun da bu özelliği paylaşmasında şaşacak bir durum olmadığı düşünülebilir. Ancak, Marxizm'e dayandığını iddia eden bir hareketin milliyetçilikten tümüyle uzak olmasını beklemek de doğal olacağına göre, Türk solunun milliyetçiliği, zaman zaman azgın milliyetçiliği, "sorunlu" bir konu olarak incelenmek zorundadır. Evet, Kemalizm'in etki alanına şu veya bu ölçüde girmemiş hareket Türkiye'de yok gibidir, ama solun bir istisna olması gerekirdi. Niye olmadığı, olamadığı, bu broşürün konusudur.

Çeviri: Deniz Aytaç

Broşürü bu bağlantıdan PDF formatında okuyabilirsiniz.

Ba­zı yo­rum­cu­la­rın, eş­cin­sel­le­re yö­ne­lik bas­kı­nın geç­miş­te kal­dı­ğı­nı id­di­a et­me­le­ri git­tik­çe da­ha sık bir hal alı­yor. Eco­no­mist ya­kın bir za­man­da şöy­le yaz­dı: "Ben­zer­siz ye­ni bir sı­nı­fın üye­le­ri or­ta­ya çı­kı­yor: ta­ciz­den ve­ya sal­dı­rı­dan as­la kork­ma­mış olan genç eş­cin­sel in­san­lar... On­lar, eş­cin­sel son­ra­sı (post-gay) ola­rak ad­lan­dı­rı­la­bi­le­cek bir ku­şa­ğın ön­cü ucu: geç­miş­te so­ru­nun ne ol­du­ğu­nu me­rak ede­rek bü­yü­yen bir ku­şa­ğın."

Çeviri: Tufan Takak

Yayına Hazırlayan Betül Genç

Sayfa Tasarımı ve Kapak Gül Dönmez

Broşürü bu bağlantıdan PDF formatında okuyabilirsiniz.

 

Giriş (1989)

Yeniden basımını okuduğunuz bu makalenin arka planı batı kapitalizminin 1950’li ve 1960’lı yıllarda yaşadığı uzun ekonomik büyüme dönemidir. İlk defa International Socialism Journal’ın Bahar 1967 sayısında yayımlandığında, kapitalizm görünürde kendisini istikrara kavuşturmuş ve büyüme-çöküntü döngüsünü kırarak Batı Avrupa ve Kuzey Amerika işçilerinin hayat standardında düzenli bir artış sağlamıştı.

Çeviri: B. Genç

Yayına Hazırlayan Betül Genç

Sayfa Tasarımı ve Kapak Gül Dönmez

Broşürü bu bağlantıdan PDF formatında okuyabilirsiniz.

Giriş

Siyaset kurumunu yönetenler Irak’ta yenilgi olasılığı karşısında safları sıklaştırıp İslam’ı günah keçisi ilan ettiler. Temmuz 2005’te Londra’da bombalar patladığında İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw patlamaların Irak’la herhangi bir ilişkisi olabileceğini inkar etti. Sağın en etkin ittifakı olan sol liberal köşe yazarları, savaş karşıtı hareket içinde Müslümanlarla kurulan dayanışmayı yerden yere vurdular. Avrupa gazetelerinde basılan ırkçı karikatürlere gösterilen tepkiler, liberal denilen çevrelerdeki İslam fobisinin boyutlarını ve soldaki kafa karışıklığını bir kez daha ortaya koydu.

Çeviri: Mehmet Yıldız

Yayına Hazırlayan Betül Genç

Sayfa Tasarımı ve Kapak Gül Dönmez

Broşürü bu bağlantıdan PDF formatında okuyabilirsiniz.

Bu satırlar Irak’a karşı Batılı askeri güçlerin giriştikleri saldırı sırasında yazıldı. Büyük bir kaç devletin kendi çıkarlarını küçük devletlere dayatmak için zor’u en genel anlamda ve açıkça kullanmaları demek olan emperyalizm kendini gösteriyordu. Olayların bu şekilde gelişmesi çok daha dikkate değer çünkü dünyanın emperyalizm sonrası bir çağa girdiğine yaygın olarak inanıldığı bir döneme rastlıyordu. Bu inaniş iki önemli nedenle savunuluyordu.

Yıllarca bir kenarda unutulduktan sonra Küba tekrar ilgi odağı haline geldi. Özellikle Amerika'da, sağcı ideologlar ellerini oğuşturarak Fidel Kastro'nun sonunun gelmesini bekliyorlar. Soldaki kimileri içinse Kastro'nun ayakta kalması‚ tek bir ülkenin sınırları içinde başarı ile kurulabilecek bir sosyalizm kavramı açısından son umut. Doğu Avrupa rejimlerinin çöküşü dünya ekonomisinin 20. yüzyılın son on yılında  ulaşmış olduğu entegrasyon düzeyini ortaya koyarken‚ zayıf bir ada ekonomisinin savunulmasına dayanan global bir toplumsal değişim teorisinin dayanaksızlığı ortada. Daha da üzücü olanı‚ 1959 devriminden 30 yıl sonra Küba'nın hala kuşatma altında olduğu ve kendi ekonomik zayıflığının esiri olduğu gerçeğinin inatla reddedilmesi ve sosyalizmin savunusunun bu inkarcılığın üzerine kurulmaya çalışılması.

ABD Devlet Başkanı George Bush ve onu destekleyenlere bakılırsa Irak ve onun lideri Saddam Hüseyin insanlık için bir tehlike. ABD’nin iddialarına göre Irak’ın elinde kitle imha silahları var ve Usame Bin Ladin’in El Kaide örgütü gibi örgütlerle de işbirliği yaptığı için bunları her an kullanabilir. Her an dünyanın her hangi bir yerinde 11 Eylül benzeri ve hatta daha korkunç sonuçları olan bir eylem olabilir. Ya da Saddam her an komşularından birisine elindeki kitle imha silahları ile saldırabilir ve onbinlerce insanın ölümüne neden olabilir. Bu kadar çok korku senaryosundan sonra elbette Saddam’ı devirmek, Irak’ın elindeki kitle imha silahlarını almak gerekir.

Ralph Na­der’ın söz­le­riy­le ifa­de eder­sek, ‘Se­att­le, bir yol ay­rı­mı idi’. Dün­ya Ti­ca­ret Ör­gü­tü’nün üst dü­zey yö­ne­ti­ci­le­ri­nin bir ara­ya gel­dik­le­ri 1999 yı­lı Ka­sım ayı son­la­rın­da­ki zir­ve top­lan­tı­sı­nın çök­me­si­ne yol açan gös­te­ri­ler­den bu ya­na ge­çen za­man için­de, ge­liş­miş ka­pi­ta­list ül­ke­ler­de, kü­re­sel ka­pi­ta­liz­mi dün­ya­da­ki kö­tü­lük­le­rin kay­na­ğı ola­rak gö­ren, si­ya­sal açı­dan ak­tif bir de­vin­gen­lik için­de olan bir azın­lık ha­re­ke­ti, göz­le gö­rü­lür bi­çim­de ci­sim­leş­miş bu­lu­nu­yor. Yan­lı­şı bir bü­tün ola­rak sis­te­min ken­di­sin­de bu­lan söz ko­nu­su bu bü­tün­cül kav­ra­yış, bu ye­ni an­ti-ka­pi­ta­list ha­re­ke­ti, öz­gül so­run­lar­dan sa­de­ce bi­ri üze­rin­de yo­ğun­la­şan pro­tes­to kam­pan­ya­la­rın­dan ayırt eden özel­li­ği oluş­tu­ru­yor. Ye­ni Ame­ri­kan Baş­ka­nı Ge­or­ge W. Bush’un 20 Ocak’ta­ki ye­min tö­re­ni sı­ra­sın­da dü­zen­le­nen pro­tes­to­la­ra iliş­kin ola­rak Was­hing­ton Post ga­ze­te­sin­de ya­yın­la­nan bir ha­ber yo­rum, ha­re­ke­tin bu ye­ni ve ayırt edi­ci bo­yu­tu­na işa­ret edi­yor­du:

Bugün, dünya siyasetinin temel sorunu, Amerika’nın tek başına hareket etme eğilimidir. George Bush’un, 2001 yılının Ocak ayında başkan seçilmesinden bu yana, bu eğilim Amerikan yönetiminin en belirgin özelliği olarak görülmektedir. Seçimlerden hemen sonra, Bush’un, küresel ısınma konusundaki Kyoto protokolünün iptal edileceğini ilan etmesi Financial Times gazetesinde şu yorumun çıkmasına neden olmuştu: “Yurtiçinde liberalleşme ve yurtdışında tek başına hareket etme eğilimine sahip olması gösteriyor ki, bu hükümet, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en muhafazakar Amerikan hükümeti olacak.”1

Yeni bir özgürlük ve bolluk toplumuna geçiş, bir dünya işçi devletleri federasyonu ile, dünya çapında işçi iktidarı ile mümkün. Böyle bir toplum yaratmak isteyenlerin önündeki en önemli iş, aşağıdan sosyalizm bayrağını yükseltmek ve sosyalizm ile demokrasinin ayrılmazlığını savunmakdır. Sosyalizmin, demokratik özü ve insanın özgürleşmesi anlatılmalıdır.

Alt kategoriler

SON SAYI